Bir kitabı eline alan okur, çoğu zaman önce kitabın kapağına bakar. O kapağın renkleri, çizgileri ve tipografisi bize bir şeyler anlatır; hikayenin duygusuna ve ruhuna dair ipuçları verir. “Kitabın Rüyası” tam da bu ilk temasın ardındaki görünmez emeği görünür kılan bir belgesel. Yönetmen Aslı Atasoy, Türkiye’de yaklaşık 26 yıl boyunca 6 bine yakın kitap kapağı tasarlamış olan grafik sanatçısı Birol Bayram‘ın üretim yolculuğuna odaklanarak, bir kitabın görsel kimliğinin ne kadar önemli ve hikayenin ayrılmaz bir parçası olduğunu hatırlatıyor.
Belgesel, kitap kapağını yalnızca bir grafik öge olarak değil; edebiyatla görsel hafızanın kesişim noktasında duran kültürel bir alan olarak ele alıyor. Bayram’ın karikatürden dijital tasarıma, hatta NFT projelerine uzanan yaratıcı macerası, değişen zamanın sanatçı üzerindeki etkisini ve onun çizgileriyle zamana nasıl mühürler bıraktığını gösteriyor. Tasarımcı ile yazar, yayıncı ile okur arasındaki görünmez köprü; kapak tasarımının cesur, incelikli ve çoğu zaman fark edilmeyen dünyasında anlam kazanıyor.
Sanat ve edebiyat dünyasının önemli isimlerinin tanıklıklarıyla şekillenen belgesel, bir kitabın görünüşünün arkasındaki düşünsel emeği sorgulatırken aynı zaman bize şu soruyu yöneltiyor: Bir kitap, önce nasıl bir rüya görür? “Kitabın Rüyası”, okurların alışık olduğu o ilk bakışı, tasarımcının yaratım sürecine doğru tersine çevirerek; kapakları yalnızca görmek değil, okumak gerektiğini hatırlatan güçlü bir keşfe davet ediyor. Gelin belgeseli yaratıcısından, Aslı Atasoy‘dan dinleyelim.

“Kitabın Rüyası” fikri bir belgesel olarak ilk nasıl doğdu? Belgeselde sanatçı Birol Bayram’ı merkeze alıyorsunuz, fikir şahsi olarak sizden mi çıktı yoksa karşılıklı konuşmalar sonucunda ikinizin ortak kararı mıydı?
Bağımsız bir gazeteciyim. Geçen yıl “T24” için hazırladığım “Gırgır” dosyasında Birol Bayram ile de söyleşi yaptım. Bayram’ın bir yayınevinde görsel yönetmen olduğunu biliyordum. Beni sosyal medyadan eklediğinde paylaştığı raflar dolusu kitapları görünce kaç kitap tasarladığını merak ettim. Gazetecilik ruhu ile sorduğum sorulardan “26” yılda “6” bin kitap kapağı tasarladığını öğrenince bir belgesel yapma fikrim ortaya çıktı. Çok ilginç bulduğum bu konuda düşünmeye başladım. Tamamen benim önerim ile başlayan bu hikâye sonuçta 36 dakikalık bir belgesele dönüştü.
Belgesel ile birlikte kitap kapağını bir grafik ögesi olmaktan çıkarıp kültürel bir belleğin parçası olarak ele alıyorsunuz. Sizin için kitap kapağının anlamı nedir? Bu temayı bir belgesel boyutuna taşımak niçin önemliydi?
Kitap kapağı ilk başta kitabı koruma amacı taşıyan bir nesne iken şimdilerde kitabı temsil eden ve satışını etkileyen bir görsel olarak çalışıyor. 1970’lerden itibaren kitap kapağının okur üzerindeki etkisini fark eden yayıncılık sektörü kapakları temsilden ziyade satış odaklı konumlandırıyor. Bana göre kitap kapakları ilk buluşmadaki bir haldir. Hiç tanımadığınız birisi ile ilk karşılaşmanızda yaşadığınız an ki bu an aslında çok önemli. Biz o anda karar veriyoruz ilişkimizin o andan sonraki serüvenine. Bu açıdan ve bir rekor hikayesi olmasından ötürü belgesel yapma fikri beni heyecanlandırdı. Ancak daha önce tanıdığınız bildiğiniz bir kitap ise o zaman da aradan uzun zaman geçmiş bir buluşmanın ilk anı olarak önem taşıyor.
Belgeselde konuşmacı olarak Ahmet Ümit, Yekta Kopan, Zeynep Atakan gibi farklı alanlardan gelen kişileri görüyoruz. Bu kişileri Birol Bayram’la ilişkileri üzerinden mi, yoksa kitap kültürüyle bağları üzerinden mi seçtiniz? Kısacası belgeselde yer alan isimlerin seçiminde nasıl bir yol izlediniz?
Belgeselde yer alan herkese belli bir izlekte çok sayıda soru sordum. Amacım kurguda bunları bir bağlamda bir araya getirmekti. Ahmet Ümit, Türkiye’de en çok kitap kapağına sahip olan yazar. Zaman içinde yayınevi değiştirdikçe eserlerine çok sayıda kitap kapağı yapılmış. Onu bu şekilde konumlandırdım. Yine bir yazar olarak Yekta Kopan, Selçuk Altun kitap kapakları üzerinden sorularıma yanıtladılar. Zeynep Atakan bir sinemacı kimliği ile film afişi ile kitap kapağı bağlamının yanında iyi bir okur olarak da sorularımı yanıtladı. Sevengül Sönmez Türkiye’nin en iyi editörlerinden birisi olarak kitap kapağının yayıncılık tarihindeki yeri, işlevini ve felsefi açılarını anlattı. Mehmet Y. Yılmaz, Tibet Sanlıman, Horasan, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Gamze Varım da hem kitap kapağını hem de kendi kişisel ilişkilerini anlattılar. Sorularımın yanıtlarını tanıklarını birbirleri ile tartışacak şekilde kurguladım. Katılımcılar belgesel boyunca birbirleri ile hiç fark etmeden konuştular. Birbirlerini olumladılar ya da karşı çıktılar.

Kitap kapağı tasarımı, görsel sanatlar ile edebiyatın kesiştiği özel bir alan. Siz bu iki dünyanın buluşma noktasına nasıl bakıyorsunuz? Sizin kişisel olarak kitaplarla ve kapak tasarımlarıyla ilişkiniz nasıldır?
Tasarım ve sanat, aralarında aşk ve nefret ilişkisi olan bir alan. Tasarımın sanat olup olmadığı her daim tartışılır. Belgeselde de bu konuyu işliyoruz. “Kitap kapağı bir sanat eseri midir” diye soruyorum. Benim kişisel hayatımda kitap kapağının çok önemi yok. Ancak kitap kapaklarında daha minimalist ve boşluk duygusunun olduğu tasarımları seviyorum. Kapaklar, kitabın önüne geçmeyen, mesaj verme kaygısı olmayan işler olmalı. Düşünmek ve algılamak için size alan açmalı. Bu nedenle bu tip kapakları çok önemli buluyorum. Güzel renkler ve imgelerle dolu kapakları yorucu buluyorum. Sevdiğim kapakları ise hiç unutmam.
Belgeselin estetik dili çok sade ama aynı zamanda yoğun bir görsel hafıza duygusu taşıyor. Bu görsel dili oluştururken nasıl bir yaklaşım benimsediniz?
Kişisel estetik duygumla hareket ettim. Açıkçası referans olarak kendi beğenilerimi merkeze koydum. Mekanları seçtim. Oralarda nereleri kullanacağımı önceden kararlaştırmıştım. Daha çok şiirsel bir ifade yaratmak istedim. Boşluk ve estetik birlikte güzle bir ikili oldu. “İş Bankası Eminönü Müzesi” tarih dokusu ile bana çok yardımcı oldu. İstediğim estetiği orada buldum. Yeni nesil çalışma alanı olan Cobac çok güzel görüntüler almamı sağladı. Karaköy Kitapçısı ve Cercle D’Orient de yine güçlü resimler almamı sağladı. Ancak bana göre İstanbul’u merkeze almam ve soruların izleği bu ruhu hayata geçirmemi sağladı. Bir de şehir ozanı olarak nitelediğim Eren Kazım Akay’ın müzikleri belgeselime müthiş bir derinlik kattı. Eren’e ne kadar teşekkür etsem az. Yine Ezel Akay filmin her aşamasında eşsiz fikirleri ile bana destek oldu.
Bu kadar uzun bir sanatçı serüvenini bir belgesel formuna sığdırmak eminim çok kolay olmamıştır. Çekim süreci boyunca karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
Arşivin nerede yok denecek kadar az olması daha uzun ve güçlü bir belgesel yapmamı sınırladı. Çok az arşivi vardı. Ayrıca ben sadece bir sanatçı portresi yapmak istemedim. Zaten yola çıkarken de niyetim kitap kapaklarının ne anlama geldiğini de anlatmaktı. Bu nedenle daha geniş bir perspektiften kendi sinema dilim ile tanıklarla bezeli bir anlatı kurmayı tercih ettim.

Belgeselde farklı kuşaklardan ve alanda sanatçılarla çalışmak nasıl bir deneyimdi? Bu kadar geniş bir perspektifi bir araya getirmek sürecinizi nasıl etkiledi?
Orta metrajda bu kadar ismi bir araya getirmenin çılgınlık olduğunu anladım. Konu zaten entelektüel, bu sayıda tanık olması da izleyicinin dikkatini çok yoğun biçimde vermesini talep ediyor. Bu da kurguda uzun zaman geçirmeme neden oldu.
Birol Bayram’ın üretkenliği (6000 kitap kapağı tasarımı) başlı başına bir rekor. Sizce bu kadar yüksek üretimin arkasındaki yaratıcı motivasyon nedir? Bu yönünü belgeselde nasıl yansıttınız?
Kendisinin de belgeselde söylediği gibi “hayatta kalma mecburiyeti”. Biliyorsunuz İstanbul pahalı bir şehir.
Son olarak “Kitabın Rüyası” sizde neyi değiştirdi? Bu belgeseli bitirdikten sonra kitaplara, tasarıma ya da üretkenliğe bakışınızda bir dönüşüm yaşadınız mı?
Kitabın Rüyası, Türkiye’de ve dünyada hiç işlenmemiş bir konuyu ele almanın keyfini hediye etti. Bir rekor hikâyesinden yola çıkıp kitap kapaklarını anlatıyoruz. Bu açıdan arşivlik bir iş oldu. Grafik bölümü öğretmenleri ve öğrencilerinden, yayıncılık dünyasından çok sayıda tebrik mesajı alıyorum. Bu film, zamana, sanata ve yaratıya övgü olarak izlenmeli. Hataları bana, sevapları filme ait bir anlatı.
