Bu sene slogansız olarak sadece seçkisindeki filmleriyle konuşmayı tercih eden Filmekimi, bu yıl 3-12 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da seyirciyle buluşacak. Ardından Anadolu turuna başlayıp önce 9-12 Ekim tarihleri arasında Ankara’da gösterimlerini gerçekleştirecek. Ardından 16-19 Ekim’de Eskişehir ve nihayetinde 23-26 Ekim’de ise İzmir’de gösterimlerini tamamlayacak. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Cannes, Berlin, TIFF ve Venedik festivallerinden seçilen filmler arasında üç Gazze konulu yapımın yer alması, festivalin öne çıkmasını sağlıyor. Ayrıca geçtiğimiz aylarda da İstanbul Film Festivali’nde gösterilen O Da Bi’ Şey Mi? ve Uçan Köfteci filmleri de kaçıranlar için tekrardan gösterilecektir. Bu yılki 49 film içerisinden izlemeniz gereken 12 filmi sizler için derledik!
Görünmez Kaza (Yön. Jafar Panahi)

Jafar Panahi’nin Cannes’da Altın Palmiye ödülü kazanan filmi kazanan Görünmez Kaza, bu senenin konuşulan filmleri arasında yer alıyor. Seyahat yasağı kaldırılıp hapisten çıktıktan sonra filmi çeken Panahi, yetkililerden izin almadan çekimleri gerçekleştirmiş. Alışılageldik mizahi üslubu yer yer kendini hissettirse de, filmi izleyenler görece daha trajik bir hikayenin meydana geldiğini belirtiyorlar. Film, bir adamın hapishane günlerinde işkencecisi olduğuna inandığı biriyle karşılaşıyor. Ancak bu uysal aile babası durumu inkar ediyor ve şüphe sarmalları giderek yükseliyor. Aynı zamanda Fransa’nın Oscar adayı olan bu film, senenin en konuşulan filmleri arasında yer alıyor.
Manevi Değer (Yön. Joachim Trier)

Cannes Film Festivali’nde Grand Prix ödülünü alan Manevi Değer, yönetmen Joachim Trier, sıklıkla beraber çalıştığı senarist Eskil Vogt ve Dünyanın En Kötü İnsanı’nda beraber çalıştıkları Renate Reinsve’yi tekrardan bir araya getiriyor. Film, Nora ve Agnes kardeşlerin parlak dönemlerini geriden bırakmış yönetmen babaları Gustav ile tekrardan yollarının kesişmesiyle başlar. Gustav, oyuncu olan Nora’nın kendi filminde oynamasını ister. Ancak Nora’nın teklifi reddetmesi üzerine Gustav, Amerikalı, hırslı ve genç bir oyuncuyla anlaşınca iki kız kardeşin acı günleri tekrardan gün yüzüne çıkar. Hırs, sanatsal yaratım süreci ve aile ilişkileri üçgeninde dolanan Manevi Değer, oyuncu kadrosu ve işlediği konu neticesinde senenin dikkat çeken filmleri arasında yer alıyor. Film aynı zamanda Norveç’in Oscar adayı ilan edilmiştir.
Yüreğini Eline Al ve Yürü (Yön. Sepideh Farsi)

Yönetmen Sepideh Farsi, Filistin’deki faciaları dış dünyaya yansıtmak ister. Gazeteci Fatime Hassuna ile 200 günü aşkın tuttukları görüntülü ve sesli güncelerden oluşan belgesel, günümüzdeki Filistin faciasını birinci elden belgeler niteliktedir. Farsi ile Hassuna arasında gelişen dostluk anlatı yapısını da biçimlendirmiş. Ancak 16 Nisan 2025 tarihinde İsrail’in Fatime’nin evine yaptığı saldırı sonucu Fatime’nin hayatını kaybetmesi filmin sonunu büyük oranda etkilemiş. Dolayısıyla Yüreğini Eline Al Ve Yürü festivalin kaçırılmaması gereken filmlerinden biri haline geliyor.
Mavi Ay (Yön. Richard Linklater)

Festival’deki iki Linklater filmlerinden birisi. Linklater bu sene hummalı bir tepmoya girerek hem Berlinale hem de Cannes için filmler hazırlamış. Bunlardan birisi 1943 yılında geçen Mavi Ay filmi. “Blue Moon”, “The Lady Is A Tramp”, “My Funny Valentine” gibi unutulmaz bestelerin mimarları Lorenz Hart ile Richard Rodgers’ın dostluklarının sonunu ele alıyor. Film, Oklahoma! müzikalinin açılış partisinde ve tek gecede geçiyor. Bu ikili müzisyene saygı duruşu niteliğindeki film aynı zamanda hem 2. Dünya Savaşı hem de Broadway atmosferini gözler önüne seriyor. Filmde Ethan Hawke, Lorenz Hart’ı oynuyor. Richard Rodgers rolüyle Andrew Scott ise Berlin Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ile ödüllendirildi. Margaret Qualley ise Hart’ın himayesi altındaki Elizabeth’i canlandırıyor.
Babamın Gölgesi (Yön. Akinola Davies Jr.)

2025 yılı Cannes Film Festivali’nin mansiyon ödüllerinde Altın Kamera ödülünü alan Babamın Gölgesi, Belirli Bir Bakış dalında yarıştı. İKSV festivalleri içerisinde Nijerya’dan gösterilen ilk film olma özelliğine de sahip olan film, iki çocuğun pek sık görmedikleri babalarıyla beraber 23 Haziran 1993 tarihinde Lagos’a gitmeye karar verirler. Ancak 24 Haziran seçimlerinin iptal edilmesi ülkede gerginlik yaratır. Hikayeyi çocukların gözünden inşa eden Babamın Gölgesi, baba ve çocukların uzun bir 24 Haziran gününde karşılaştıkları karmaşalar, farklı insanlar ve kaosu irdeliyor. Wale ve Akinola Davies Jr. kardeşlerin kaleme aldıkları senaryo, yönetmen Akinola Davies’in sözleriyle: “Lagos’a kanla yazılmış, canlı ve derin hislerle dolu bir aşk mektubu” olarak festivallerde yerini alıyor.
Baba Anne Kız Kardeş Erkek Kardeş (Yön. Jim Jarmusch)

Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan ödülünü kazanan Jim Jarmusch’un son filmi Baba Anne Kız Kardeş Erkek Kardeş, esasında üç kısa filmden oluşan bir antoloji filmi şeklinde düşünülebilir. Her kısa filmde yetişkinlerin ebeveynleri ya da birbirleriyle mesafeli ilişkileri irdelenmektedir. Her biri farklı ülkelerde geçen bu antoloji filmi melankoli ve komedinin dengesi tutturularak oluşturulmuş. Oyuncu kadrosunda Cate Blanchett, Vicky Krieps, Adam Driver, Mayim Bialik, Tom Waits, Charlotte Rampling, Indya Moore, Luka Sabbat gibi oyuncular bulunuyor.
Geber Aşkım (Yön. Lynne Ramsay)

Festivalin en tartışmalı çeviri isimlerinden birine sahip olan son Lynne Ramsay filmi Die My Love, ya da Türkiye’deki ismiyle Geber Aşkım Robert Pattinson ve Jennifer Lawrence’ı beyazperdede beraber gördüğümüz bir film. Prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yapan film, henüz ödül kazanamasa da eleştirmenler tarafından özellikle Jennifer Lawrence’ın Oscar adaylığına oynayabileceğini dile getirmektedirler. Öte yandan 2019’da İstanbul Film Festivali’nde jüri başkanlığı yapmış olan Lynne Ramsay, bu sefer de filmi aracılığıyla bir İKSV festivalinde seyirci huzuruna çıkıyor.
Aynalar No. 3 (Yön. Christian Petzold)

Christian Petzold’ün son filmi, Aynalar No. 3 Laura’nın bir hafta sonu kaçamağında geçirdiği kazadan kurtulur. Kazayı gören bir kadın tarafından himaye altına alınan Laura, kazanın sarsıntısını üzerinden atamaz. Kazayı gören kadının eşi ve oğlu başta Laura’yı garipseseler de bir süre sonra rutinler ve alışkanlıklar geliştirirler. Ancak bu ailevari düzen, örtbas edilen sırları ve geçmişleri tarafından sarsılır. Adını Maurice Ravel’in aynı adlı süitinden alan film, Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü’nde prömiyerini yaptı.
Kokuho (Yön. Lee Sang-il)

Bir yakuza ailesinin üyeliğinden kabuki sanatçılığına uzanan bir serüven. 1964 yılında yakuza lideri babasının öldürülmesi sonrası Kikuo, ünlü bir kabuki sanatçısına evlatlık verilir. Bu sanatçının oğluyla birlikte kabuki sanatının inceliklerini öğrenirler. Bu iki genç yıllar boyunca beraber büyürler. Rekabet, skandallar, zaferler içerisinde kardeşlikle yollarını sürdürürler. Nihayetinde Kikuo, kabuki sanatının en saygın ustalarından biri bir onnagata (kadın karakterleri oynayan erkek oyuncu) olma yolunda ilerleyecektir. Shuischi Yoshida’nın (“milli değer” anlamına gelen) aynı adlı kitabından uyarlanan ve 50 yıllık bir süreci kapsayan bu film, Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü’nde prömiyerini yapan film Japonya’da 10 milyon izleyiciye ulaşarak senenin en çok gişe yapan filmlerinden biri haline gelmiş; ayrıca Japonya tarafından da Oscar’a aday gösterildi.
Yetim (Yön. László Nemes)

Yönemten László Nemes , Oscar ödüllü Saul’un Oğlu ve Günbatımı filmlerinden sonra seyirciyi tekrar geçmiş dönemlere sürüklüyor. Yetim, 1957 yılında Macaristan’daki komünist rejime karşı ayaklanma sonrasında bir ülkenin kendini toparlama sürecini arka planına alıyor. Hikaye, Andor adlı Yahudi bir çocuğun annesinin ölen babası hakkında anlattığı bir hayat düzeninin birdenbire gerçek babası olduğunu iddia eden tekinsiz bir adamın evlerine gelişiyle alt üst oluyor. Yönetmenin kendi yaşam öyküsünden etkilenerek yazıp yönettiği Yetim, 35 mm filme çekilmesiyle ön plana çıkıyor. Film, prömiyerini Venedik Film Festivali’nde gerçekleştirmiş ve Macaristan tarafından ülkenin Oscar adayı ilan edilmiştir.
Aşk Mektupları (Yön. Alice Douard)

Cannes Film Festivali’nde Eleştirmenler Haftası’nda prömiyerini yapan Aşk Mektupları, Celine ve eşi Nadia üç ay sonra çocuklarının dünyaya gelişlerini beklemektedirler. Ancak Celine kendisini aile, yasa, dost gözetimi altında baskıda hisseder ve bir şekilde hayat içerisinde bedeller ödeyeceğini sürekli düşünmektedir. Filmekimi bülten metni, Douard’ın duyarlı, duygusal ve şiirsellik unsurlarını mizahı da elden bırakmadan filmdeki romantizmi beslemek için kullandığını dile getiriyor. Nihayetinde Douard’ın ilk uzun metraj filmi bir anlamda queer bireylerin aile kurma, kurdukları ailelerin meşruiyet sorunlarını dile getiren bir film.
Yeniden (Yön. Max Walker-Silverman)

Sundance Film Festivali’nde prömiyerini yapan Yeniden, büyük bir badire sonrası birbirine kenetlenen ve felaketin yaralarını sarmaya çalışan insanların hikayesini işlemektedir. Yangın esnasında çiftliğini kaybeden Dusty (Josh O’Connor) diğer yangınzedeler gibi devlet tarafından kurulmuş karavanlarda yaşamaktadır. Karavanda yaşayan diğer insanlarla beraber hayata yeniden tutunurken, esasında küçük bir kızın dinmeyen iyimserliği sayesinde kül olan hayatını tekrardan doğuruyor.
Filmekimi, 26 Eylül saat 10.30’dan itibaren Passo’da genel satışlarını gerçekleştirmeye başlayacaktır. Geçtiğimiz yıllara göre gösterim salonlarını azaltan Filmekimi, Anadolu Yakası’nda Paribu Art ve Kadıköy Sineması; Avrupa Yakası’nda ise Atlas 1948 ve City’s Cinewam Nişantaşı Sinemaları’nda seyirciyle buluşuyor.
Programı incelemek için linke tıklayabilirsiniz.