Bir dergi düşünün, dönemin egemen sinema anlayışına kafa tutsun. Sinema çevrelerince yeteri kadar saygı görmeyen yönetmenleri parlatsın. Günümüzde sinema derslerinde film eleştirileri okutulsun. İşte Cahiers du Cinema, egemen “cinema de qualite” anlayışına karşı çıkarak stüdyo egemenliğindeki film yapımları yerine yönetmenin sesinin önemli olduğunu; böylece bir filmin yönetmenlerin kullandığı motifler ve tekniklerle ayrılabildiğini söyleyen bir dergi oldu.
Bu yazıda Cahiers du Cinema’nın ortaya çıkışına odaklanılacaktır. 1951 Nisan ayındaki kuruluşundan, festivallerden kovulan Truffaut’nun 400 Darbe ile Cannes’da “En İyi Yönetmen” ödülünü almasıyla sonlanan dönemin ardından politik ve tarihi değişikliklere tanık etmiştir. Günümüzde de varlığını sürdüren Cahiers du Cinema halen sinema eleştirisi hususunda önemini koruyan bir dergidir.
Derginin Çıkışı ve Dalgayı Müjdeleyen Altın Çağı
Nisan 1951. Sarı zeminin üzerinde Sunset Bulvarı’ndan bir sahne fotoğrafı kapakta. Üstte büyük harflerle Cahiers du Cinema yazmakta. Jacques Doniol-Valcroze, Lo Duca ve Andre Bazin’in kurdukları dergi, kendinden sonraki film eleştirmenlerini ve sinema eğitimini etkileyecek denli yazıları içlerinde barındırmaktaydı. Yazarları arasında Jacques Rivette, Claude Chabrol, Eric Rohmer, Jean-Luc Godard ile François Truffaut bulunmaktaydı. Bazin’in de kendi yazılarında değineceği üzere sinema süregelen bir etkinlikti. Sessiz sinemaya duyulan övgüden ziyade gerçekçi sinema anlayışını benimseyen derginin diğer dergilerden ayrılan yönü mise-en-scene‘e vurgu yapmalarıydı. Mise-en-scene, kadraj içerisinde görünen dekor, ışık, kamera ölçekleri, oyunculuklar gibi unsurları içerir. Yönetmenin mise-en-scene üzerindeki etkisinin yadsınamayacağını düşünen yazarlar, dönemin film eleştirmenleri tarafından yerilen Hollywood yönetmenleri Alfred Hitchcock, Howard Hawks, Nicholas Ray gibi yönetmenlerin her filminde tekrarlılık arz eden tematik unsurların olduğunu ifade etmişlerdir.
Derginin altın çağı olarak kabul edilen 1951-1959 dönemlerinde, Cahiers du Cinema’nın anlayışı 1948 yılında camera-stylo kavramını kullanan Alexandre Astruc’unkiyle örtüşmekteydi. Sinemanın diğer sanat dallarından ayırt edilebilmesini sağlayan özellikler arasında yönetmenin kendi dili yer almaktaydı. Dergide, ilerleyen süreçlerde Truffaut mühür yazısı olan “Une certain tendence du cinema française” adlı makalesinde o dönemin Fransız sinemasına egemen olan “kalite sineması”nı baştan aşağı yermektedir. Claude Autant-Lara, Christian-Jacque, Jean Delanoy ve Yves Allegret gibi yönetmenlerin ayırt edici spesifik tarzdan yoksun olduklarını dile getirir. Dolayısıyla bir romanda onu yazan kişinin üslubu nasıl öne çıkıyorsa sinemada hem gerçekçiliğin hem de yönetmenin kendi üslubunun öne çıkması gerektiğini savunur.
Böylece, Fransız Yeni Dalgası’nın stilistik temelleri de atılmış olur. Truffaut’nun 400 Darbe, Chabrol’un Le beau Serge, Godard’ın Serseri Aşıklar filmleriyle yönetmenlik kimliklerini de göstermeleri bir dalganın başlangıcı ve Cahiers du Cinema için de bir devrin sonuna işaret etmekteydi.
Yapısalcılıktan Politik Bilince
Cahiers du Cinema, sinema çevrelerince pek politik bir dergi olarak görülmez. Positif, sözgelimi sol tandanslı görüşlerini ortaya koymaktan çekinmezken Andre Bazin, sol tandanslı görüşlere karşı çıkmaktadır. Saf sinefil bakışı ve Fransız Yeni Dalgası’nın temelini oluşturan auteur kuramına odaklanan derginin perspektifi 1960’lı yıllarla birlikte değişime uğramıştır.
1957-1963 yılları arasında genel yayın yönetmenliği üstlenen Eric Rohmer, bu görevi Jacques Rivette’e devreder. Rivette’in gelişiyle dergi yapısalcılığa Roland Barthes ile Eylül 1963 tarihinde yapılan söyleşi sayesinde yelken açar. Zamanında Hollywood yönetmenleri ve B filmlerine yapılan övgüler Alain Resnais gibi Sol Banka yönetmenlerine ve Avrupa yapısalcı filmlerine yönelir.
1960’lı yılların ilerleyen yıllarında Jean Narboni ve Claude Ollier gibi yazarların belirmesiyle üçüncü dünya sinemalarına dair yazılar da Cahiers du Cinema’da varlık göstermiştir. Tırmanan politik gerginliklerle birlikte Althusser ve Marx’ın görüşlerine yer veren dergi, giderek kuramsal ve akademik bir yayına dönüşür. Bu dönemde Comolli ve Narboni’nin ” “Cinéma/idéologie/critique,” serisi göze çarpmıştır. Bu seri, o dönemin Cahier’sinin editoryal perspektifini yansıtacak şekilde sinemaya Marksist bir yönden bakmaktaydı. Her ne kadar Daniel Fairfax’in The Red Years of Cahiers du cinéma kitabında bu dönem “efsane olmayan yıllar” olarak nitelense de, Cahiers du Cinema‘nın 1968-1973 yıllarını kapsayan Marksist dönem yayınları, üniversitelerdeki sinema derslerinde Kristeva, Foucault, Derrida’nın görüşleriyle melezlenerek okutulmuştur.
Öze Dönüş ve Geriye Kalanlar
1980’li yıllarda Serge Daney, Serge Toubiana gibi yazarların genel yayın yönetmenliğine gelmeleriyle birlikte Cahiers du Cinema, 1950’li yıllardaki yayın politikasına geri döner. Öyle ki, Serge Toubiana, Fransız yönetmen Jean Eustache ile 1973 yılında yaşadığı diyaloğu şöyle hatırlar: “Eustache, Anne ve Fahişe gösterime girdiğinde bana ‘Cahiers’e ihtiyacım olduğunda yoktunuz.’, dedi. Haklıydı.” Zira Toubiana’nın aktardığına göre o dönemin Cahiers du Cinema sayısında Pascal Bonitzer Paris’te Son Tango, Büyük Tıkınma ve Anna ve Fahişe filmlerini Lacanyen penecereden işlediği bir inceleme yazmıştır. Ancak burada eksik olan, Cahiers du Cinema‘nın altın çağlarına mevcut olan yönetmenle söyleşi ve auteur sinemaya olan sadakatiydi.
Dolayısıyla, Cahiers du Cinema editoryal olarak kuruluş dönemlerindeki çizgisine yaklaşmaya çalışır. Dergi hem anaakım sinema hem de bağımsız sinema örneklerine yönetmenleriyle birlikte yer verir. Ayrıca 1980 ve 1990’larda Olivier Assayas, Leos Carax, Andre Techine, Daniele Dubroux gibi yönetmen / yazarların yolu da Cahiers du Cinema‘dan geçtiği dikkat çekmektedir.
Son otuz senede sahiplik yapıları sürekli değişen Cahiers du Cinema, 73 yılın ardından zamana meydan okuyarak ve birbirinden farklı ideolojilere beşiklik ederek günümüze kadar ulaşmıştır. En son 2020’de derginin bir grup yatırımcı tarafından satın alınmasından sonra yazarlar grubunun editoryal bağımsızlıklarının tehdit edilmesinden dolayı toplu istifa etmeleriyle Cahiers du Cinema gündeme gelmiştir.
Tüm bunlara karşın Cahiers du Cinema, geçerliliği sorgulansa da auteur kuramının film kuramı içerisinde filizlenmesine yardımcı olan ve Fransız Yeni Dalgası gibi sinema tarihinin mühür dalgalarından birinin oluşumuna beşiklik eden; dönemin hakim sinema diline meydan okuyan ve Hollywood’a dair alışılageldik olumsuz görüşleri yıkan bir dergi olarak hatırlanmaya devam edecektir. Cahiers du Cinema’ya dair ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz Emily Bickerton “A Short History of Cahiers du Cinema” adlı kitabı ya da Jim Hillier’ın editörlüğünden geçen ve Cahiers du Cinema’ya 1951-1980 yılları arasında damgasını vuran yazıların derlendiği ciltlere de göz atabilirsiniz.