“Güçlü hikâyeler bazen çok yakında olduğu halde insan farkına varamıyor.”

Yazan: Gaye Taşkan

Bursa Nilüfer Belediyesi, Çalı Çevre ve Kültür Derneği (ÇEKÜDER)  iş birliği ile bu yıl 3.sü düzenlenen  Çalı Köy Filmleri Festivali bu sene de sinema sevenlerden yoğun ilgi gördü. 20-21-22 Temmuz tarihlerindeki festivalde film gösterimleriin yanı sıra eğitici atölyeler yoga ve doğa yürüyüşleri gibi çeşitli sportif faaliyetler, konserler ve birbirinden eğlenceli rekreatif faaliyeletler ile çok güzel bir hafta sonunu biz sinema severlere sunmuş oldu.

Festival kapsamında; 1934 yılında yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul’un üstlendiği ve çekimleri Çalı Mahallesi’nde gerçekleştirilen, Türkiye’nin ilk köy filmi olma özelliğini taşıyan ‘Aysel Bataklı Damın Kızı’ filminden yola çıkarak gerçekleştirilecek festivalde; ‘İnatçılar’, ‘Murtaza’, ‘Tulpan’, ‘Aysel Bataklı Damın Kızı’, ‘Saksak: Bir Tütün Belgeseli’, ‘Çobanın Şiiri’, ‘Martı’, ’93 Yazı’, ‘Puloi: Asla Yalnız Uçmayacaksın’, ‘Kartal Avcısı Kız’ ve ‘Tepenin Ardı’ filmleri seyircilerin gösterimine sunuldu.

Bizler de festival süresince  bu güzel ortamı bir çok sanat severle paylaşma şansı bulunduk. Bu süre zarfında ‘Çobanın Şiiri’ adlı belgeselin genç yönetmeni sevgili Özkan Emre ile ufak bir röportaj yapabilme şansını yakaladık. Röportaja geçmeden önce sizlere ‘Çobanın Şiiri’ ile ilgili kısa bilgi vermek istiyorum.

Çobanın Şiiri

Yönetmen: Özkan Emre
Yapım Yılı: 2018
Süre: 14′
Ülke: Türkiye
SB/Renk: Renkli
Dil: Türkçe
Altyazı: İngilizce
Görüntü: Ali Uzun
Kurgu: Ali Uzun, Özkan Emre
Ses: İbrahim Berke Metin, Mehmet Demir

Arkeoloji ve sanat tarihi gibi iki bölümü başarılı bir şekilde bitirmiş olan ve ülkemiz koşullarında çalışacak alan bulmakta zorluk çeken bu süreçte ücretli öğretmenlik yaparak hayatını devam ettirmeye çalışan Kader’in köyüne dönüp çobanlık yapmaya başlamasını ve bu süreçte kaderin yaşadıklarını bizlere sunuyor.

Sizler için Özkan Emre’yi tanımamıza yardımcı olacak kısa ama bir o kadar da eğlenceli vakit geçirdiğimiz röportajımız aşağıda yer almaktadır.

Sinemayla ilk tanışmanı ya da kamera ile tanışmanı demek daha doğru olacak sanırım; bizlerle paylaşır mısın?
Çocukken sanata ilgim, merakım hep vardı, kendiliğinden köyde çobanlık yaparken kitap okumaya başladım. Film izlemeyi de oldum olası hep seviyordum.

Sinemaya, belgesele olan ilginin akademik olarak tamamlanma sürecinden bahseder misin?
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Radyo ve Televizyon Programcılığı’nı kazandım daha sonra İzmir Ege Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’ne geçiş yaptım ve oradan mezun oldum.

Kısa filmlerinin ikisi pastoral hikâyelerden oluşuyor. Bundan sonrakiler de bu çizgide mi devam edecek?
Büyük ihtimalle böyle devam edecek. Hatta şimdilerde hedefimde köyümde yaşayan bir öğretmen arkadaşımın hikâyesini çekmek var mesela. Kendine bir at satın aldı ve cirit turnuvalarına katılıyor su an  🙂 Onun hikâyesi de güzel bir doğaya dönüş öze dönüş hikayesi. Geçmişe dönme ve eski olana sahip çıkma hali aslında. Böyle hikayeleri seviyorum diyebiliriz. Ama zamanla farklı hikayeler, farklı bir tarz da olabilir.

Pastoral hikayeler çekmenin tetikleyici bir unsuru var mı?
Kendim de böyle yasamak istiyorum belki de. Ondan ucundan da olsa böyle yaşamaya çalışıyorum diyebilirim aslında. Düzenli bir işim yok, serbest zamanlı fotoğrafçılık yapıyorum. İzmir’de, aynı zamanda köyde çiftçilik yapıyor aileme yardım ediyorum. Canım istediğinde, şehirden sıkıldığımda köyüme gidiyorum, köyden sıkıldığımda İzmir’e dönüyorum. Köyle İzmir arasında sürüyor hayatım.

Bu işin maddi manevi olarak bir tatmin hali mevcut. Peki sen bunu nasıl yorumlarsın?
Maddi olarak tatmin beklentim yok. Bunun için festivallerden ödüller ile dönmek lazım.  Bu da bir emek ve film üretme süreci.

Ülkemizde amatör belgesel yönetmenlerinin sıkıntıları nedir diye sorsak?
Maddi olanakların -ya da olanaksızlıkların demek daha doğru olur sanırım- yanında zorluklardan biri de doğru hikâyeyi bulmak. Güçlü hikâyeler bazen çok yakında olduğu halde insan farkına varamıyor. Yakınımızdaki güzel hikayeleri görmeyip çok uzaklara gitmeye ya da klişeleri tekrarlamaya gerek olmadığını düşünüyorum. Hikâyen varsa ve ona inanıyor isen gerisi çok da önemli değil aslında, bir gün o filmi çekersin. Belgeselde  doğallık çok önemli. Her zaman belgesele drama katmayı sevmiyorum. Karakter yolda yürürken düşsün mesela, konuşurken duraksasın, bazen sesi boğulsun; bunları önemsiyorum. Benim hikâyem gerçekten yaşıyor mu o önemli benim için.

Sevdiğin yönetmenler…Peki kimdir onlar?
Ahmet Uluçay, Yılmaz Güney, Nuri Bilge’yi severim. Bana yakın hikayeler anlattıkları için. İşin teknik…vb. boyutundan ziyade, bu işe sıfırdan başlayan ve belli zorluklarla bir yerlere gelen insanlar. Hepsi farklı bir yerden yakalıyor beni. Üçünde de en çok sevdiğim sinema anlayışları eğilip bükülmemiş olması. Keşke Ahmet Uluçay daha da çok film çekebilseydi.

Son olarak bizlerle paylaşmak istediğin bir şey var mı ?
Belgesel bir ekip  işi, her şey bir ekip işi. Birlikte bir belgesel çektik, tüm ekip arkadaşlarıma, bu süreçte yanımda olan tüm güzel insanlara, aileme teşekkür ediyorum.

Yönetmen Hakkında

Yönetmenliğini Yaptığı Belgesel Filmler

  • Çobanın Şiiri (2018)
    • 11. İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali (2018), Ulusal Belgesel Dalı, Finalist
    • 1. Afyonkarahisar Film Festivali (2018), Finalist
    • 6. Kayseri Uluslararası Film Festivali (2018), “Belgesel Dalı” Finalist
    • 11. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri (2018), Türkiye Panorama Bölümü, Gösterim Seçkisi
    • 3. Çalı Köy Filmleri Festivali (2018), Gösterim Seçkisi
  •  Örümcek Adam 1 Lira (2014)
  • 525 (2013)
    • 6. Erciyes Film Festivali (2013), “Belgesel Dalı” Facebook Beğeni Ödülü
    • Talas Kültür Ve Sanat Festivali (2013), “Belgesel Film Yarışması”, Finalist

Yönetmenliğini Yaptığı Kısa Filmler

  • 80.12 (2013)

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir