The Haunting of Hill House’a öylesine sardım ki diziyi iki günde bitirdim. Tabii siz şimdi konumuzla ne alakası var, Demonic filmini konuşmayacak mıyız diyeceksiniz. Evet, Demonic’i konuşacağız ama bu iki yapımın ortak özelliği “ben yapmadım, ev yaptı” klişesi. Fakat The Haunting of Hill House’ta konu öyle işlenmiş ki hem yapısal olarak hem de insanı germesi açısından rakiplerini alt etmeyi başarıyor. Üstelik bu bahsettiğimiz on bölümlük bir dizi. Peki on bölümlük bir dizi bu kadar başarılı olurken ve kendini klişelerden sıyırmışken nasıl oluyor da bir buçuk saatlik bir film böylesine başarısız olabiliyor. Şimdi biraz bunu konuşalım.
Demonic aslında çok başarısız denecek bir film değil. Fakat gelin görün ki öylesine klişelerle dolu ve korkutma yöntemi olarak sadece aniden çıkan görüntüler ve ses efektleri kullanıyor ki maalesef bu filmi korku filmleri listesinde yukarıda bir yere taşıyamıyoruz. 2015 yapımı olan Demonic, aslında kurgusu bakımından başarılı bir film. İki zamanlı olması filme büyük bir artı sağlıyor. Tahmin edersiniz ki bütün bu klişelerin içinde elbette bir eve seans yapmaya giden bir grup genç var. Bu kısmı beni pek rahatsız etmiyor çünkü gerek doğaüstü konulu filmlerde gerekse kabinli filmlerde en sevdiğim şey bir grup gencin başına gelenlerdir. Bir grup gençle bir sürü şey yapabilirsiniz. Hele hele bir buçuk saati kolaylıkla doldurursunuz. Ama gelin görün ki her yeni çıkan korku filminde yaşanan olayların sırasının bile aynı olması büyük rahatsız edici bir etken.
Filmde bir dedektifimiz, bir de psikoloğumuz var genç başroller dışında. İyi polis – kötü polis klişesi yine burada da kullanılıyor. Hikayenin ilerlemesi açısından doğru bir karar olmuş elbette. Bir de filmde beni en rahatsız eden şey ise makyajların tam bir Türk korku filmi standardında olması. Hiç makyaj yapmasanız daha çok korkacağımızı ne zaman anlayacaksınız merak ediyorum?! Filmdeki oyunculuklar vasatla eh idare eder arasında gidip geliyor. Tabii bu bizi şaşırtmıyor çünkü bir korku filminde iyi oyunculuk görmek epey zor. Hatta iyi oyunculuk gördüğümüz bir filme denk gelince şaşırıyoruz bile diyebiliriz. Oyunculuklar, mekan, konu.. Hepsi için baştan sona klişe tabirini tekrar kullanabiliriz. Filmin pazarlaması biraz da aslında James Wan (Saw, The Conjuring gibi filmlerin yazar ve yönetmeni) üzerinden yürütüldü. Fakat aslında bu filme katkısı yalnızca prodüktörlük.
Filmi izleyelim mi derseniz eğer, bir korku filmi fanıysanız ve harcayacak bir buçuk saatiniz varsa izleyin derim. Ama aksi takdirde izlemenizi gerektirecek yenilikte bir film olduğunu düşünmüyorum. Umuyorum ki ilerleyen zamanlarda çok daha iyi korku filmleriyle karşınızda olacağım. Şimdilik The Haunting of Hill House’u izleyin ben de sizin için korku filmi avıma devam edeyim. Umudumuzu yitirmiyoruz, günün birinde istediğimiz o korku filmi gözlerimizin önünde olacak!