Aidiyet Krizinin Ortasında Büyümek: Nehir Tuna ile “Yurt” Filmi Üzerine Söyleşi

Yazan: Semiha İktüeren

Dünya prömiyerini 80. Venedik Film Festivali’nin “Orizzonti” bölümünde gerçekleştiren ilk filmi “Yurt” ile büyük ses getiren yönetmen Nehir Tuna, festivalde İtalyan bağımsız film eleştirmenleri tarafından verilen ‘Bisato d’Oro Ödülleri’nde “En İyi Senaryo Ödülü”nün sahibi oldu. Türkiye prömiyerini yaptığı 43. İstanbul Film Festivali’nde de büyük beğeni toplayan ve festivalden “En İyi Film” ve “En İyi Görüntü Yönetmeni” ödülleriyle dönen “Yurt” geçtiğimiz Cuma gösterime girdi.

Doğa Karakaş, Can Bartu Arslan

90’lı yılların sonu Türkiye’sinin siyasi kutuplaşma atmosferinde geçen “Yurt”, babasının zoruyla, erkeklerin kaldığı bir dini yurda yerleştirilen 14 yaşındaki lise hazırlık öğrencisi Ahmet’i merkezine alıyor.

İlk uzun metrajlı filminde, toplumun derinliklerine inen ve bireyin kimlik arayışını irdelediği güçlü bir anlatı sunan yönetmen Nehir Tuna ile “Yurt” film yapım sürecinden, hikayenin arka planına ve filmin festival yolculuğuna dair pek çok konuyu konuştuk.

Doğa Karakaş, Nehir Tuna, Can Bartu Arslan
Geçen yıl 80.si düzenlenen Venedik Film Festivali’nin Orizzonti (Ufuklar) bölümünde jüri karşısına çıkan filminiz “Yurt” beş dakika boyunca alkışlandı. 43. İstanbul Film Festivali’nde de Altın Lale Ödülü’ne layık görüldü. Bu festival süreçlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Türkiye izleyicisinden nasıl tepkiler aldınız? İlk filminiz için bu başarıyı bekliyor muydunuz?

“Yurt”u yapmak uzun bir süreçti. Onunla büyüdüm, öğrendim. Kendi çocukluğunuzdan, kendi hikâyenizden yola çıkarak yaptığınız bir filmle gelişmek, büyümek çok mutluluk verici. Yola ilk, Venedik’ten başlamak heyecan verici ve büyük mutluluktu. İstanbul’da ise çok güçlü filmlerle ve bazıları arkadaşım da olan çok iyi yönetmenlerle birlikteydik. Yan yana koyduğunuzda her biri birbirinden çok farklı dünyası olan filmler, o yüzden yarışma olarak görmedim bu süreci hiç. Jüri üyeleri çok değerli isimlerden oluşuyordu ve “Yurt”u görmüş ve değerlendirmiş olmaları bile yeterliydi benim için ve En İyi Film Ödülü’nün gerekçesini ve duyurulduğu an’ı unutamayacağım. Türkiye izleyicisiyle ilgili sorunuza geri dönersek de, bu haftadan itibaren daha net yorumlar gelecek ama en azından İstanbul Film Festivali’nden gelen tepkiler, beklediğimin çok üstünde ve keyifliydi. Konu çocukluk ve büyüme olunca insanlar sanırım kendilerinden çok fazla şey bulabiliyorlar. Hemen herkesten kendi çocukluğuna dair “benim de hikâyem” cümlesini çok duydum, “Yurt”un amaçlarından birine ulaştığının kanıtı oldu bütün bunlar. Kısacası, çok mutluyum.

Doğa Karaka, Emrullah Erbay
“Yurt” filminin hikayesi nasıl gelişti? Sizin içinde bulunduğunuz o süreçleri bugünden bakınca nasıl değerlendiriyorsunuz? Yurdun içindeki tarikata özel çok sayıda detay var. Halkadaki ritüeller ya da rabıtaya dair. Nefsimizin fare olarak tanımlanması ve o farenin yok edilmeye çalışılması ya da yenilen leblebinin yalan söylenirse karında patlayacağına inanılması gibi çok sayıda İslam miti var. Bunlar sizin araştırmalarınız sonucunda mı yoksa yaşadığınız anılardan yola çıkılarak mı filme konu oldu?

Uzun süre yurtta kaldığım için“Yurt” her zaman benimleydi. Yapmam gereken odaklanmak ve onu ordan çıkarmaktı sadece. Ancak bu kadar içinde olduğunuz bir konuyu anlatmanın da ayrı zorlukları var. Sahip olduğunuz detaylarda kolaylıkla boğulma riskiniz var. Kendinizi onlardan uzaklaştırmanız ve ilişkinizi mesafeli bir noktaya taşımanız sizin sorumluluğunuz ki bu kolay olmayabiliyor. Kafamda uçuşan detayları belli bir yapıya oturtup o noktaları birleştirmem gerekiyordu. Hangi cemaat olduğuna dair belirgin kalıpları kırmak ve kendi ritüellerini oluşturmak… Farklı yerleri deneyimleyip, hepsinden ihtiyacım olanı alarak ortaya çıkan bir süreçti bu. Yurdun hangi yapıya ait olduğunun belli olmaması benim için önemliydi. Çünkü tek bir cemaat üzerine odaklanmak değildi amacım. Hepsinden gerçekçi noktalar barındıran ve bunları belli bir harmoniyle sunan bir film olmasını istedim.

Nehir Tuna, Can Bartu Arslan, Doğa Karakaş
Film siyah beyaz bir film için çok akıcı ve izleyiciyi hemen içine alıyor. Hatta sanılanın aksine siyah beyaz oluşu yaşanılan baskıyı daha da anlamlandırıyor. Filmi siyah beyaz çekmeye nasıl karar verdiniz? Dörtte üçü neredeyse siyah beyaz olmasına karşın bir yerden sonra renkleniyor o geçiş de özellikle çok anlamlı, Ahmet’in özgürlüğe bir adım yaklaşması gibi hissettiriyor. Bir anda dünyası renkleniyor. Siyah beyaz çekme ile ilgili tereddütleriniz var mıydı?

Siyah beyazlık inanç sisteminin renk ve farklılığa izin verilmediği yurttaki yaşamın sembolik bir temsili aslında. İyi ya da kötü vardır. Müslümanlar ve gayrimüslimler vardır. Ya tövbekarsınızdır ya da kafir. Arası yoktur. Dünya pislikle doludur ve kişinin tövbe etmesi gerekir. Siyah bu pis dünyayı (metaforik olarak), beyaz ise ahireti, cenneti ve sonsuzluğu temsil eder. 14 yaşındaki bir çocuğun bakış açısına göre yurt, temiz ve düzenli olabilir ama tamamen yabancılaştırıcı ve kasvetlidir. Ahmet için siyahlarla doludur. Onu ailesinden ayıran bir yerdir. Yabancılarla dolu bir yer. Siyah beyaz olması filmin en erken alınmış kararlarında biriydi. Hiç renkli görmedim “Yurt”u. Bunda o dönemki anılarımın renksizliğinin payı büyük. Ayrıca bu enstitülerin tek tip insan yetiştirme konusundaki hassasiyeti ve farklılıklara yer açmaması da bunda etkiliydi. Yapımcılarım hariç herkesin çekincesi vardı bu tercihten ötürü. Satışının zor olacağı, izlenmeyi zorlaştıracağı katıldığım her platformlarda, fikir aldığım her sektör büyüğü tarafından söyleniyordu. Bunu biraz kırmak ve kendimi test etmek adına “Ayakkabı” (2018) adlı kısa filmi yaptım. Mood videolar çektim. Bu işimi daha da kolaylaştırdı. Film yapmak uzun bir süreç. Seçimlerinizle ilgili her zaman aynı kararlılığı sergilemek için çok güçlü çıkış noktanız olmalı ve ona dört elle tutunmalısınız. Renk konusu benim her şeyimle tutunduğum bir karardı. Görüntü yönetmenim Florent Herry’nin de ustalığı birleşince hayalimde kurduğum görsel dünyaya ulaştım.

Can Bartu Arslan, Nehir Tuna, Doğa Karakaş
Filmde oyunculuklar da çok etkileyici, Hakan karakterini oynayan oyuncu Can Bartu Aslan kısa filminiz “Ayakkabı”da da oynamış. Ve çok başarılı. Keza Doğa Karakaş da öyle. Oyuncuları nasıl seçtiniz? O süreç nasıl ilerledi?

Can Bartu (Arslan) ile “Ayakkabı”da çok iyi anlaştık. “Yurt”ta da olmasını daha o zamandan istiyordum. Tüm derdim bunca sürede çok büyümemesiydi. Aynı tedirginliği Ahmet için de yaşadım. Ahmet’i bulmakta zorlandık. Ergenlik dönemindeki çocuklar arasında seçim yapmak oldukça zor. Çok çabuk büyüyorlar. Sesleri, yüzleri değişiyor, bir ayda boy atabiliyorlar. O yüzden fiziksel değişimini tamamlamış, aynı zamanda yaşını göstermeyen biri olmalıydı. Doğa (Karakaş) bunun için çok uygundu. Ayrıca doğal ve yetenekliydi. Bir oyuncuda olması gereken en önemli şeyi barındırıyordu; dinliyor ve ona göre cevap veriyor, pozisyon alıyordu. Uzun bir prova sürecimiz oldu. Filmde Ahmet’in annesini oynayan ve aynı zamanda ortak yapımcılardan Didem ile (Ellialtı) ile provaları yönettik. Birlikte çok zaman geçirdik. Can ile Doğa’nın önce arkadaş olmalarını çok önemsedim. Bu arkadaşlığın filme de geçtiğine ve güç verdiğine inanıyorum.

Can Bartu Arslan
Bir dönem filmi çekmenin zorlukları nelerdi? Özellikle set tasarımında hangi detaylara dikkat ettiniz?

Florent (Herry) ve sanat yönetmenimiz Vahhab Aydın ile aralıklı ama uzun bir süre çalıştık. Mekanları önceden netleştirip senaryoyu mekanlara giydirdik. Görmek istediğimiz kareleri çok net olarak belirledik ve bu işimizi kolaylaştırdı. Yurt binasına karar vermek çok kilit bir tercihti. Zamansız, mimari açıdan da yüksek tavanlarıyla çocuklar üzerinde tahakküm kurmalı, göz korkutmalıydı.

Tansu Biçer, Nehir Tuna, Orhan Güner
Filminizdeki sinematografi muazzamdı. Keza 43. İstanbul Film Festivali’nde de En İyi Görüntü Yönetimi Ödülü’nün sahibi oldu. Florent Herry ile nasıl bir araya geldiniz? “Yurt” işbirliği yaptığınız ilk proje miydi?

Florent ile önceden tanışıyoruz, özellikle Reha Erdem ile yaptığı filmlerin büyük hayranıydım ancak daha önce hiç çalışmamıştık. Florent konuşmayı, fikirlerinizi tartışmaya açmayı çok sever. ‘Ben böyle istiyorum’u değil, ben böyle olmasını istiyorum çünkü’yü duymak ister. Ön hazırlık ve öncesindeki çalışmalarımız çok zevkliydi. Fikirlerinizi her zaman kucaklayan, onlara saygı duyan ve gerçeğe dökülmesi için elinden geleni yapan biridir. Çok tecrübeli olduğu için de pratiktir. Hayal ettiğiniz bir şeyin gerçekleşmesi noktasında o tecrübe inanılmaz işime yaradı. Benim filme dair senaryodan da uzun görsel notlarım, çizimlerim vardı. Sahne sahne notların üzerinden geçer, yapılabilirliğini test ederdik. Ben adapte olmayı severim. Bazen bir şeyi elde etmek için sıkı sıkıya bağlı olduğunuz fikirleri bırakmanız ve diğer olasılıklara açık olmanız gerekir. Hayaller sınırsız, gerçekler acıdır. (Gülüyor.) İkisini harmanlamak için böyle bir yol arkadaşına ihtiyacım vardı.

Nehir Tuna, Florent Herry
Ahmet okulda seküler bir hayat sürmediği için öteki. Yurda geldiğinde de sosyo-ekonomik alt kültürden olmadığı için öteki. Ahmet’in tüm çıkmazlarına karşın Hakan’la dostluğu çatışma üzerinden başlıyor. Her aşk nefretle doğar tezini destekler gibi. Hakan ve Ahmet’in dostluğunun sınırlarını nasıl belirlediniz? Aralarındaki cinsel gerilim oldukça dozunda. Bu ilişki dinamiğinin risk taşıdığını düşündünüz mü o süreçte? Çekinceleriniz var mıydı?

Ahmet sürekli bir savrulma halinde.  Gerek iki ideoloji arasındaki aidiyet arayışında, gerek babasının geleceğine dair beklentileri ile özerklik arzusu arasında, gerek sevgi arayışı yolculuğunda. “Yurt” her ne kadar baba-oğul çatışması üzerine kurulu olsa da temelinde bir sevgi, bir aşk arayışı. Babasından, okuldaki Sevinç’ten ve Hakan’dan… Ancak herkesin beklentisi farklı. Herkes sevgisini hak etmesi için Ahmet’in başka biri olmasını bekliyor; baba, sevgisi için onun dindar olmasını, kız ise olmamasını bekliyor. Zamanla Ahmet, her kalbi kırıldığında bu farklı sevgi türlerinin karışımını Hakan’da, en yakınında, onu olduğu gibi kabul edildiği yerde bulduğunu düşünüyor. Ahmet, yetişkinliğe giden yolculuğun sonunda, insanların sevgisini kazanmak için artık imkânsız bedeller ödemek istemediğinin farkına varır. 

Nehir Tuna, Doğa Karakaş, Tansu Biçer
Bir sonraki projenize dair bir fikir ya da bir çatı var mı? Nasıl bir film gelecek “Yurt” sonrasında?

“Yurt”un özellikle Türkiye’de seyirciyle buluşma süreci için heyecanlıyım, bir süre bunun tadını çıkarmak istiyorum. Yeni bir projem var, yazmaya da başladım ama bir şeyler söylemek için henüz çok erken.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir