Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde İkinci Gün Nasıl Geçti?

Yazan: Zeynep Bafralı

Seyir Derneği tarafından Ayvalık Belediyesi işbirliğiyledüzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali tüm hızıyla sürüyor. Festivalin ikinci gününde merakla beklenen pek çok film seyirciyle buluşurken akşam saatleri ise yıla damga vurması muhtemel filmlerden Sırat’ın Büyük Park Amfitiyatro’da gerçekleştirilen açık hava gösterimiyle geçti. Kültür için Alan’ın desteklediği Genç Sinema programı kapsamında ise öğrenciler önce Berlinale Talents Program ve Organizasyon Sorumlusu Christina Just ile Sinemada Festivallerin ve Marketlerin Rolü başlıklı atölyede buluştu. Öğrenci atölyelerinin ikinci konuğu ise Tolga Karaçelik oldu. Yöntmen, öğrencilerle  film çekme yolculuğuna dair tecrübelerini paylaştı.

Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin ikinci gününde İki Savcı, Düşüşün Tınısı, Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikâyesi, O da Bir Şey mi, Biz Radyoyu Çok Sevdik, Yüreğini Eline Al ve Yürü, Aynalar No: 3 Okyanusta Bir Tekne, Dalgakıran, 12 Maymun, Mutluluk, Neukölln’ün Örümcek Adamı, Aysel, Bataklı Damın Kızı ve Sırat filmleri gösterildi. Ayvalık seyircisinin yine büyük ilgi gösterdiği festivalde tüm gösterimler dolu salonlarla gerçekleştirildi, pek çok seans için biletler tükendi. Gösterimlerin ardından film ekipleri seyirciyle buluşurken filmleriyle ilgili izleyicinin merak ettiği soruları cevapladı.

Biz Radyoyu Çok Sevdik adlı belgesel Fabrika Ayvalık’ta gösterildi. 1970’lerde TRT bünyesinde radyoculuk yapmış kadınların tecrübelerini bir araya getiren filmin gösterimi ardından, yönetmenleri Özden Cankaya, Nazan Haydari, Cem Hakverdi ve belgeselin katılımcıları Demet Kayıran ve Selma Özinanır Özgökmen seyirciyle buluştu ve konuyla ilgili bir sohbet gerçekleştirdi. Söyleşide film projesine de vesile olan sözlü tarih ve kitap çalışmasından başlayarak süreç boyunca yaşananlar seyirciyle paylaşıldı. Filmin kolektif bir üretime dayanması ve seyirciden gelen anı paylaşımlarıyla filmin soru-cevap kısmı Türkiye’de radyoculuk tarihi üzerine keyifli bir söyleşiye dönüştü. Kamu yayıncılığının günümüzdeki durumu da ele alındı. Filmin yönetmenlerinden Özden Cankaya’nın sözleri filmin ruhunu geçmişten bugüne taşıdı: “Yaptığımız meslek için gerçekten anlattığımızdan da öte bir sevgi duyuyorduk. Toplumla  kucaklaşmamız, toplumu daha yakından tanımamız bu meslek sayesinde oldu. Ondan sonra akademik yaşamda ilerledim, profesör oldum ama duygusal olarak ben o programcılık günlerimi çok büyük bir özlemle, aşkla anıyorum. Beni çok beslediğini, beni ben yaptığını düşünüyorum.

Festivalde bugün seyirciyle buluşan filmlerden biri de Neukölln’ün Örümcek Adamı oldu. Filmin yönetmeni Altay Erlik, Kırlangıç Ayvalık’ta gerçekleştirilen gösterim sonrasında seyircinin sorularını yanıtladı. Erlik, filmin ortaya çıkış biçimi, Berlin’deki yaşamın dönüşümü, göçmen olmak ve delilikle dâhilik arasındaki farklar üzerine soruları cevapladı. Yönetmen projenin ortaya çıkış süreciyle ilgili şu ifadeleri kullandı: “Çekim sürecinde her şey çok doğal gelişti. İlk yaptığım röportaj ‘Örümcek Adam’laydı. Daha sonra bu röportajı insanlara anlatmaya başladığımda beni başkalarıyla tanıştırdılar. Ben de devam ettim. Birinden aldığım cevabı bir diğerine soru olarak yöneltiyordum. Bence organik bir diyalog oluşmaya başladı bu aşamada. Fakat bu yapı tam olarak kurguya başladığımda ortaya çıktı. Ne yapacağıma dair tam olarak bir fikrim de yoktu başlarda. Devamında da bir fon aldım ve filme animasyon eklemeye karar verdim.Erlik, söyleşinin devam eden kısımlarında Berlin’i bir karakter olarak filme katma çabasından, dramayı inşa eden unsurun kırılganlık olmasından ve bu filmi tam olarak bir süper kahraman filmi olarak tanımladığından söz etti.

Kurukahveci Mehmet Efendi’nin desteğiyle, Sinematek/Sinema Evi tarafından geçtiğimiz yıl restorasyonu yaptırılan, festivalin “Sinematek ile” bölümündeki filmlerden Aysel, Bataklı Damın Kızı gösterimi ise filmin çekildiği tarihsel ve kültürel bağlamı tartışan keyifli bir konuşma sonrasında düzenlendi. Sinematek/Sinema Evi Genel Koordinatörü Elif Ergezen ve araştırmacı Serdar Soydan’ın konuşmacı olarak yer aldığı söyleşide film farklı yönleriyle ele alınırken seyirciler izleyecekleri filme, konusunda uzman kişilerin yönlendirmeleriyle hazırlandı. Elif Ergezen, “Film, çekildiği yıldan tam 90 yıl sonra, üstelik sadece Türkiye’de değil dünyada da pek çok şehirde seyircisiyle yeniden buluşuyor. Türkiye’de o döneme dair bir arşiv bulunmadığı için filme dair pek çok bilgiyi senaryoyu yazan Nazım Hikmet’in mektupları ya da dönemin gazetelerinden öğrenebildik” dedi ve restorasyon sürecinden bahsetti. Serdar Soydan ise “Bu film sadece film olarak kalmamış sinema tarihimizde. Toplumsal hafızamızın da çok başka bir unsuru olmuş. Bunu başarabilen çok fazla film yoktur. Aysel, Bataklı Damın Kızı bu anlamda da pek çok filmden ayrışan, çok özel bir film diye düşünüyorum,” sözleriyle filmin önemine dikkat çekti ve dönemin gazete kupürlerinden filmle ilgili çıkan haberleri takip ederek filmin yapım sürecine dair eğlenceli ve bilgilendirici bir konuşma yaptı. Gösterim ve söyleşi, filmin restorasyonuna da destek olan Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kahve ikramı eşliğinde ücretsiz olarak gerçekleştirildi.

Tolga Karaçelik imzalı Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikayesi de günün dikkat çeken filmlerinden biri oldu. Gösterim sonrasındaki soru-cevapta izleyici karşısına çıkan Karaçelik, yazım sürecinden Steve Buscemi’yle çalışmaya pek çok farklı konuda keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Karaçelik, filmin ortaya çıkış biçimi ve farklı bir dilde yazmakla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Bu benim ilk olarak 2016’da yazmaya başladığım bir hikâyeydi. Sonrasında dâhil olan unsurlarla bunun İngilizceye doğru gittiğini düşündüm. Bu bir yandan güzel bir meydan okumaydı. Dolayısıyla çok şüphe ettim bu filmi çekip çekmeme konusunda. Esasında bu filmin yapılması da Eskişehir’deki bir soru-cevap esnasında mümkün oldu. Şüphelerimden bahsettiğim bir anda bir seyirci ‘Belki de büyüyorsunuzdur ve hikâye anlatır olmaya başlamışsınızdır,’ dedi ve o sayede bu filmi yazmaya devam etmeye karar verdim.

Festivalde bu yıl “Yeni Bir …” Ödülü jürisinde de yer alan Tolga Karaçelik üretim süreciyle ilgili ise ‘terk etme’ meselesinden bahsetti: “Karakterlerini ne zaman terk edeceğin çok önemli çünkü başka bir şeye dönüşmeye başladıkları zaman bütün filmi de başka biçimde izleyebilirsin. Dolayısıyla bence film burda izleniyor ama sinema salondan çıkınca başlıyor. O yüzden, bence sinemada noktayı koymak gerekmiyor.” Karaçelik sözlerini şöyle sürdürdü: “Bana göre sanatçı her zaman yediği kaba pislemeli ki terk edebilsin. Tüm filmlerimin soru-cevaplarında aynı şeyi söyledim: Sizi ilk ben terk edeceğim. Çünkü terk etmek zorundayım. Başka şeyler yaratmak zorundayım. Benim için iyi bir sanatçının tanımı ne yapacağını bilemediğimiz insandır. Aynı şeyi tekrar tekrar yapsam benim için çok sıkıcı olurdu.

Festivalin bu yıl merakla beklenen filmlerinden, Pelin Esmer imzalı O da Bir Şey mi de festivalin ikinci gününde gösterilen filmler arasındaydı. Seyircinin yoğun ilgi gösterdiği gösterimin ardından sahneye çıkan yönetmen Pelin Esmer, başrol oyuncusu Merve Asya Özgür, sanat yönetmeni Elif Taşçıoğlu ve kurgucu Özcan Vardar, Ayvalık seyircisiyle film üzerine bir sohbet gerçekleştirdi. Film, Söke’de yolları kesişen ünlü bir film yönetmeni ve bir otel çalışanının dünyalarını hikâye anlatıcılığının yaratıcı olanaklarıyla birleştiriyor. Pelin Esmer çıkış noktasını ve hikâye anlatımına dair bakış açısını şu ifadelerle anlattı: “Çok tesadüfi ve yolumu açan bir anıdan bahsedeyim. Her yerde anlatıyorum. Birkaç sene önce Tallinn Film Festivali’ne jüri olarak gitmiştim. Film izlemekten yorulup bir gece bir bara kaçtım. Müthiş, küçücük bir bar ve sadece U şeklinde bir tezgâhı var. Tezgâhın arkasında da küçücük bir pencere ve gece boyu da o pencereden tezgâha bardakları sunan bir kol. Buradan harekete geçtim. Tabii bütün bu hikâye meselesi, hikâye anlatmamız, hikâyeden de çok hikâyelendirme eylemine kafayı takmış olmamdan dolayı yıllardır biriken şeyler bizi buraya getirdi.

Filmin sanat yönetmeni Elif Taşçıoğlu’da Söke’de keşfettikleri, içinde bir sinema salonu da bulunan eski bir oteli mekân olarak kullanmanın ve burayı filmin ruhuna uygun şekilde dönüştürmenin inceliklerinden bahsetti. Özcan Vardar ise Pelin Esmer’le çalışma yöntemlerini şöyle özetledi: “Malzemeyi baştan yorumladığımız, buradan nasıl daha iyi sonuç alabiliriz diye, bazı yerlerde senaryoyu kenara koyup malzemeyi zorladığımız bir süreç oldu. Bu malzemeden iyi bir şey aldığımızı hissediyorum. Hem iyi bir işe imza atmak ve Pelin’in istediği filmi yapmak, hem de malzemeye nasıl bakabiliriz, başka yerlerden yorumlamak mümkün mü sorularını cevaplamaya çalıştık. Bunların hepsini sabırla yaptığımızı düşünüyorum.

Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde ikinci gün Oliver Laxe’ın Cannes Film Festivali’nden Jüri Ödülü’yle dönen Sırat filminin gösterimiyle kapandı. İlk günkü açılış filminin ardından seyirciyi yeniden Büyük Park Amfitiyatro’ya taşıyan film, görsel-işitsel atmosferi başlı başına bir deneyim hâline getiren meditatif üslubuyla seyirciye özel anlar yaşattı. Festival izleyicisi biçimsel özellikleri itibariyle mutlaka büyük perdede izlemek gereken bu filmi açık havada deneyimleme şansı yakaladı.

Festivalde üçüncü gün Gündüz Apollon Gece Athena, Uçan Köfteci ve Hiçbir Şey Normal Değil gibi dikkat çekici filmlerin de aralarında olduğu pek çok gösterimin yanı sıra David Lynch üzerine gerçekleştirilecek bir konuşmayla devam edecek. Festivalde gösterimler bu yıl Ayvalık Belediyesi Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi, Fabrika Ayvalık, Kırlangıç Ayvalık ve ASKEV Sera’da. Biletler indirimli 170 TL, tam 220 TL olarak Biletix, Biletinial ve Fabrika Ayvalık’taki gişe üzerinden satışta. Kırlangıç Ayvalık’taki gösterimlerin tüm biletleri 100 TL’den satışa sunulurken ASKEV Sera gösterimleri ise ücretsiz gerçekleştiriliyor.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir