Çürümenin Filmi: Thief

Yazan: Enes Altınok

Michael Mann’in ilk uzun metraj filmi Hırsız (Thief), Sinematek Sinemaevi’nin Il Cinema Ritrovato On Tour seçkisi dahilinde gösteriliyor. Film, on yıldan fazladır hapiste kalan Frank’in, dış dünya ile uyumsuzluğunu ele alıyor. Frank film boyunca kendisini tanımlayan suç ve hırsızlık kimliklerinden sıyrılmak ister. Ancak kurduğu suç ilişkileri onun peşini bırakmaz. Filmde kartpostal, fotoğrafın kullanımı, Illinois sokaklarının tekinsiziliği ile anlatıyı kurmayı yeğleyen Mann, modern dünyanın insanlara telafi imkanı tanımadığını; ötekinin öteki kalmaya devam ettiğini karanlık bir perspektiften yansıtıyor. Böylece Hırsız, Hollywood anlatısındaki geleneksel çift kutuplu ahlaki değerlerin ötesinde konumlanarak günümüze tazeliğini koruyarak neo-noir klasiklerinden biri haline geliyor.

Bulanıklaşan Sınırlar ve Tekinsizlik

On yıl hapiste kalan Frank, mücevher kaçakçılığı yapar. Örtbas etmek için paravan bir dükkan işletir. Ancak kaçakçılık günlerini geride bırakmak ister. Müdavimi olduğu barmaid Jessie’ye evlenme teklifi eder. Lakin, Illinois kentinin egemen kaçakçıları Frank’in peşini bırakmazlar. Emeğinin karşılığını alamayan Frank, hem egemen mafyalar hem de asayişi sağlamak bahanesiyle kendi yetkilerini kötüye kullanan yozlaşmış polislere karşı büyük bir imtihan verir.

Frank, hayatının büyük bir kısmını hapiste geçirdiğinden zamanı kalmayan, ölümün diken üstünde olduğu anlardan geçer. Yasal hayat artık kendisi için güvenli değil; aksine tekinsizleşmiştir. Michel Foucault’ya göre birey toplumsal alanda her daim gözetlenir. Zira, Frank “suçlu” olarak damgalandıktan sonra toplumsal yaşama döndüğünde dahi bu damgayı sırtında taşımayı sürdürür. Bu da, Frank’in hem mafya hem de polis tarafından sürekli gözetim haline olmasına neden olur. Panoptikleşen Illinois sokakları da gözetimi somutlaştırmaktadır. Bu yüzden Frank, Jessie’ye bir kafede yedi dakika boyunca onunla evlenmek istediğinden, saklayacak bir şeyi olmadığından ve hayatının harcandığından bahseder. Frank’e hayat veren James Caan, bir röportajında: “Duygusal bağ kurmaya açık karakterleri oynamayı severim fakat adam (Frank) hiçbir şeye açık değil.”, diye ifade eder. Esasında Frank, modern dünyaya tutunamadığı için bir ötekidir. Outsider olarak geleneksel bireysel yaşamı sürememiştir. Sevgi hissetmek isteyen, iletişim kurmak isteyen ancak doğru bağlamlarda iletişim kuramayan ve suç ortamında alıştığı gerginliği yansıtan bir karakter haline gelir. Jessie de, yaşayamadığı hayatının esiridir. Bardan çıkışının anahtarı Frank’tedir. Lakin film, iki outsiderın geleneksel huzurlu bir ilişki sürdürecek duygusal, ilişkisel sermayeden yoksun olduklarının altını çizer.

Sisli Illinois’da Gözetim, Disiplin ve Ekonomi

Film seyirciyi iyi-kötü dikotomisinin ötesinde konumlanmaya davet eder. Zira filmde Frank’in hayatının büyük kısmı hırsızlık ve kaçakçılıkla geçmesine rağmen, Michael Mann Amerikan sosyoekonomik altyapısının suçluları yasal istihdama teşvik etmediklerini yansıtmaktadır. Öte yandan evlat edinmek isteyen Frank, sabıkası nedeniyle çocuk esirgeme kurumundan onay alamaz. Dolayısıyla, devletin ve sosyoekonomik altyapının bireyi nasıl “suçlu” olarak kodladığını ve bu koddan çıkmasına izin vermemesi söz konusudur. Bunların yanı sıra film kaçaklılığı ve suçları olumlamamakla beraber mevcut kapital düzenin çıktıları olarak gösterir. Polis teşkilatının da masum olmadığını; aksine kendi yetkilerini kötüye kullanabileceklerini ve bazı polislerin gizlice mafyalarla işbirliğinde olduklarını yansıtır. Bir anlamda, aradan geçen 44 yıla karşın ele aldığı çetrefilli yozlaşmanın günümüzde de izdüşümlerinin olduğunu düşünmek filmin zamana meydan okuduğunu da göstermektedir.

Mann, diğer filmlerinde mühür motifler haline gelecek biçimde ışık ve kontrastı kullanır. Gece sahnelerinin yoğun olduğu kısımlarda karakterlerin tekinsizliğini, ara sokakları göstererek Frank ve diğer karakterlerin sakladıkları gizleri deşifre eder. İllinos’nın neon ışıkları ve ıslak sokakları aşinalık uyandırsa da güvensizliği yansıtır. Esasında gecenin kullanımı, sistemin “görmeyi tercih etmediği” veya örtbas ettiği suç dünyasını yansıtır. Gündüz sahnelerinde daylight ışık ve soluk mavi, yeşil-mavi tonlarının kullanımı da Frank’in içsel çatışmaları, “yasal” dünyanın suçun gölgesinden kurtulamamasının izdüşümüdür.

Frank, film boyunca kendi duygularını yansıtan gazete parçaları, geçmişi ve akıl hocası saydığı mahkum dostu Okla’nın fotoğrafından oluşan kolajı sürekli yanında taşır. Film, bu anlamda tepeleme flashback klişelerine yaslanmak yerine somut nesnelerle (fotoğraf) sağlar. Bu da, Foucault’nun sözünü ettiği arşiv, kayıt, öz-sunumun bireysel karşılığıdır. Mann, bu bağlamda karakter inşasını mizansenle sağlayarak Frank’in iktidar tarafından damgalanan “hırsız” şapkasının ötesinde çatışmaları olan bir karakter olduğunu yansıtmak ister. Diyalogta ise ekonomik bir tutum sergileyen Mann, seyirciye hikayenin istediği ölçüde diyalog sunar. Bu minimalist diyalog ve nesne odaklı karakter inşası, filmin genel atmosferindeki derin, dışavurumcu boşluğu belirginleştirir. Zira tüm bunlar, Frank’in ötekileştirilmenin getirdiği derin bir tekinsizlik ve yabancılaşma duygusunun görsel zeminini hazırlar.

Değerlendirme

Michael Mann’in Hırsız filmi, sadece neo-noir türünü biçimlendiren başat filmlerden biri olmakla kalmaz. Aynı zamanda günümüzde de yansımaları olan yozlaşma, iktidarın kötüye kullanımı, mevcut kapitalist düzenin sosyolojik yapısına yönelik hiciv unsurları da taşımaktadır. Frank’in yasal istihdamdan dışlanması, disiplin toplumu mekanizmalarının bireyi nasıl damgalayıp hapsettiğini gösterirken; bireyin suça bulaşmasının bireysel başarısızlık yerine kapitalist düzenin kaçınılmaz bir çıktısı olarak yansıtmaktadır.

Bu yapısal disiplin toplumu baskısı, Mann’in sinematografisiyle görselleşmektedir. Gecenin karanlık sokakları ve gündüzün soluk mavi tonları, Frank’in içsel çatışmasını ve sistemin tekinsizliğini göstermektedir. Frank’in kolajı, karakter inşasını sadece diyaloglara hapsetmez. Görsel arşiv kullanımıyla da desteklemektedir.

Tüm bunlar ışığında Hırsız, iyi-kötü ahlaki ikiliğinin ötesine geçerek modern bireyin yasal ve yasadışı arasındaki ince çizgide sistemin yarattığı ıssızlıkta nasıl mahkum edildiğini incelemektedir. Frank’in hikayesinin 1981 yılında anlatılmasına rağmen yaşamak zorunda kaldığı yasanın yozlaşması ve gözetimin sürekliliği günümüzde de kendisini göstermeye devam etmektedir.

Hırsız filmini, 20 Kasım ve 20 Aralık tarihlerinde Sinematek Sinemaevi’nde izleyebilirsiniz.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir