Pembe Hayat Kuirfest Sona Erdi!

Yazan: Gamze Çakan

Pembe Hayat KuirFest, 26-28 Ocak tarihleri arasında İstanbul’da IDEA Kadıköy, Tasarım Atölyesi Kadıköy ve Tütün Deposu‘nda takipçileriyle buluştu. Festival yedinci yılında hem dünyanın her köşesinden kuir sinema örneklerini sinemaseverlerle buluşturdu , hem de takipçileriyle birlikte mücadelenin bugününe ve geleceğine dair cümleler kurdu.

Festival programında, her yıl olduğu gibi dünya festivallerinde dikkat çeken uzun metraj kurmaca yapımlar, belgeseller, sinema tarihine damgasını vuran kült yapımlar, Türkiye’den kuir filmler ve özel seçkiler yer aldı.

Pembe Hayat KuirFest’in bu yılki programında, içinde bulunduğumuz sansür iklimini konuşmamıza olanak sağlayan özel bir bölüm oldukça ilgi gördü. “Sansürün Sınırın Ötesinde: Ermenistan LGBTİ Sineması” başlıklı bu bölümde, Uluslararası Erivan Altın Kayısı Film Festivali’nde iki LGBTİ filminin programdan çıkarılmak istenmesi üzerine Ermenistan’da alevlenen sansür tartışmaları masaya yatırıldı. Pink Armenia Derneği‘nin yapımına katkı sunduğu ve KuirFest’in SPOD (Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği) ile ortaklaşa gösterdiği ‘Beni Dinle: Nefretin Ötesinde Anlatılmamış Hikayeler’ (‘Listen to Me: Untold Stories Beyond Hatred’, 2016) ve gelenek, aşk, kimlik gibi temaları tartışmaya açan ‘Kayısı Bahçeleri’ (‘Apricot Groves’, 2016) filmlerinin gösteriminin ardından 27 Ocak Cumartesi günü “Sansürün Sınırın Ötesinde: Türkiye ve Ermenistan”da LGBTİ Mücadelesi başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Panelde, Ermenistan ve Türkiye’de LGBTİ+ aktivizminin geçmişi ve bugünü Pink Armenia’dan Nvard Margaryan ve Kyle Khandikian ile Pembe Hayat’tan Baran Ergenç ve KuirFest’ten Esra Özban‘ın katılımıyla, Karin Karakaşlı‘nın moderasyonunda konuşuldu. Panelde bir aradalığın devamı vurgulanırken, Ermenistan’da sansürlenen iki filmin Ankara’da sansüre maruz kalan bir festivalde gösteriliyor olması sürecinden bahsedildi.

Nvard, Ermenistan’da LGBTİ+’ların yeterince görünür olmadıklarını, görünür oldukları noktada ise nefret suçlarının arttığının altını çizerken, Kyle ise Beni Dinle filminin gösterim sürecinden, bir aradalığın öneminden bahsetti. Türkiye’deki LGBTİ+ hareketi üzerine konuşan Esra ve Baran ise, Ankara’daki yasakla birlikte LGBTİ+’ların kamusal alandaki varlıklarının yok edilmeye çalışıldığını, ancak mücadelenin tam da buradan devam etmesi gerektiğini vurguladı.

Festival bu yıl programında sinemayı kuirleştiren kısa filmlere geniş yer ayırdı. “Alışın Buradayız” seçkisi direnişin anlatısını çeşitli ülkelerden türlü formlarda aktaran filmlere ev sahipliği yaparken, “Arzular Şelale” teknolojiyi ve anlatı türleri arasındaki sınırları bulanıklaştıran yapımlardan drag hikayelerine ve video art örneklerine kuir örneklerden derlediği bir seçkiyi ve “Aşk Olsun” seçkisi aşkı varoluş ve direniş temaları üzerinden anlatıya döken filmleri izleyicilerle buluşturdu. Türkiye’den kuir yapımlara ev sahipliği yapan “Ğ-Türkiye’den Kuir Kısalar” bölümü ise, kamusal alanda, özel alanda, ailede LGBTİ olmak, dönüşüm, yeniden doğuş, kimlik, aidiyet gibi temalar etrafında pek çok konuyu tartışmaya açan sekiz filmi festival takipçileriyle buluşturdu.

Festival’in değişmeyen bölümü “Gökkuşağının Altında”, ilk gösterimini 45. Uluslararası Rotterdam Film Festivali‘nde gerçekleştiren ve Hamburg Kuir Film Festivali‘nde Jüri Ödülü’nün sahibi olan ‘Acayip Aşk’ (‘Ajeeb Aashiq’, 2016) ve başrolünde eşcinsel bir karakterin yer alması bakımından Finlandiya sinemasında bir ilke imza atan ‘Sazlıkta Bir An’ (‘A Moment in the Reeds’, 2017) filmlerine ev sahipliği yaptı. Sezon boyunca festivallerde dikkat çekmiş ödüllü belgeselleri Türkiye izleyicisiyle buluşturan Kuir Belgeseller bölümü ise genç feminist aktivistlerin Suriye sınırından Avrupa’ya uzanan karavan yolculuğunu konu edinen ‘Feminista’ (2017) ve geçen yıl, uluslararası prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nden Teddy Ödülü’yle dönen Tayvan yapımı ‘Havadan Sudan’ (‘Ri Chang Dui Hua’, 2016)’ı KuirFest seyircisiyle bir araya getirdi.

LGBTİ+ hikâyelerinin özgürce anlatıldığı internet dizisi türü de geçen yıldan beri KuirFest’in merceği altında. “Kuir Diziler” bölümü bu yıl iki ezber bozan yapıma, ‘Şugar Çark’ (‘Wonders Wander’, 2017) ve ‘Onun Hikayesi’ (‘Her Story’) dizilerine yer verdi.

Festivalin en sevilen bölümlerinden “qÜLT”, kuir sinemanın öncü isimlerinden Monika Treut‘un imzasını taşıyan, 1999 Berlin Film Festivali’nde Teddy ödülünün sahibi olan belgesel ‘Cinsiyet Kimlikleri’ni ağırladı (‘Gendernauts: A Journey Through Shifting Identities’, 1999). Milenyumun sonunda Kaliforniya’da geçen film, dönemin güncel tartışmalarını kullanarak sayborglar ve yeni teknolojiler üzerinden cinsiyet kimliklerinin akışkanlığını tartışmaya açarken, aynı tartışmaların dönüşerek güncelliğini koruduğu günümüze de taze bir bakış vaat ediyor.

Pembe Hayat KuirFest, yakın zamanda kaybettiğimiz, feminist teorinin önemli isimlerinden Kate Millett‘ı da, tüm dünyada çok ses getiren kitabı ‘Cinsel Politika’dan kazandığı parayla çektiği ‘Üç Hayat’ (‘Three Lives’, 1971) ile andı.

Pembe Hayat KuirFest, her sene olduğu gibi bu sene de pek çok söyleşi ve atölyeye ev sahipliği yaptı. “Cins Adımlar”, KuirFest kapsamında Kadıköy Toplumsal Cinsiyet ve Hafıza yürüyüşü düzenledi ve Kadıköy’ün görünür olmayan hafızalarının izini sürerek adımladı. Ah Sanal Dünya söyleşisinde, LGBTİ+ aktivisti ve youtuber Madır Öktiş ile sosyal medya aktivizmi, açık kimlikli youtuber olma hali ve bu durumun olumlu/olumsuz yanları değerlendirilirken, canlı yayına bağlanan Cemile Kaya ve İkoncan Ecem ile de kitlelere ulaşma halinin hissettirdikleri konuşuldu.
Her sene “Kuir Akademi” başlığı altında düzenlenen, LGBTİ+’ların sinemasal üretime geçmelerini teşvik etmek ve bu alanda eğitim olanakları yaratmak amacıyla gerçekleştirilen atölyeler serisinde Ayris Alptekin ile buluşan KuirFest takipçileri, “Bir Hikaye Anlatıcısı Olarak Kurgu” üst başlığı ile kurgu üzerine uygulamalı ve teorik bir çalışma yaptı.

“Ğ-Türkiye’den Kuir Kısalar” seçkisi gösterimi sonrasında yönetmenlerin katılımı ile gerçekleştirilen “Yuvarlak Masa: Türkiye’de LGBTİ+ Film” tartışmasında, yaşanılan coğrafyada maruz kalınan homo/bi/transfobi ve bu noktadan üretilen LGBTİ+ filmleri ve üretim süreci hakkında paylaşımlar yapıldı.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir