Bazen uzun sezonlara sahip diziler izlemek yerine birkaç günde tüketilebilecek mini dizileri izlemek de güzel olabilir. Özellikle son birkaç yılda daha çok çekilmeye başlanan haliyle de daha çok popülerleşen mini diziler çoğu zaman daha büyük prodüksiyonlara ve daha tutarlı hikayelere sahip oluyor. Büyük bir kısmı kitaplardan uyarlanan, bir başka kısmıysa gerçek hikayelere dayanan ve bir hafta sonunuzu keyiflendirebilecek on mini dizi listemizde sizi bekliyor.
Chernobyl
Dizinin isminden de anlaşılacağı üzere Chernobyl, 1986 yılında Ukrayna’da yaşanan nükleer faciayı konu ediniyor. Nükleer santralde yaşanan patlama ile başlayan dizi beş bölüm içinde yangını söndürme çalışmalarından, patlamanın sebebinin araştırılmasına ve dava sürecine kadar olay ile ilgili geniş bir resim çiziyor. Gerçekte yaşanan olaylarla paralel giden dizi özellikle Stellan Skarsgard, Jared Harris, Jessie Buckley gibi oyunculardan oluşan kadrosuyla öne çıkıyor.
Bir yandan o dönemde yaşanan acıları ve dönemin kahramanlarını anlatırken bir yandan da belki önlenebilecek felaketin ne kadar kötü yönetildiğini gösteriyor. Böylelikle de politik ve dramatik bir dizi oluyor. Chernobyl, gerçek olaylara ve biyografik işlere ilgi duyanlara göre.
When They See Us
Gerçek olayları aktaran bir diğer dizi de Netflix orijinal dizisi When They See Us. Ava DuVernay tarafından yaratılıp, yazılan ve yönetilen dizi Central Park Beşlisi (ya da şimdiki adlarıyla Aklanmış Beşli) olarak tanınan ve haksız yere hüküm giymiş beş adamı anlatıyor. Polisin korkutmaları ve baskıları sonucu beyaz bir kadına saldırıda ve tecavüzde bulunduklarını söyleyen beşli, işlemedikleri bir suç için hapis yatıyor.
Olaylar sırasında yaşları 14 ve 16 arasında değişen siyahi ve Hispanic beş gencin hikayesini anlatan When They See Us özellikle geçtiğimiz aylarda yeniden gündem olmuş durumda. Başrollerinden Jharrel Jerome’a Emmy de kazandıran dizi ırk, adalet, polis sistemi, yozlaşma gibi pek çok temanın üstünde duruyor.
Band of Brothers
Sırada yine gerçek olayları anlatan, tarihi de denebilecek bir dizi var. Stephen Ambrose adındaki bir tarihçinin kitabından uyarlanan dizi, İkinci Dünya Savaşı’nda gerçekten yer alan bir taburun eğitim sürecinden Japonya’ya uzanan hikayesini anlatıyor.
Band of Brother’sın, İkinci Dünya Savaşı konulu bir başka iş olan Saving Private Ryan’a biraz benzediği söylenebilir. Zaten, Saving Private Ryan gibi yapımcıları arasında Steven Spielberg ve Tom Hanks var. Yani bu dizi, savaş veya İkinci Dünya Savaşı konulu filmleri sevip onlardan azıcık daha uzun bir şeyler izlemek isteyenler için.
The Plot Against America
The Plot Against America ise gerçek olayları değil de alternatif gerçekleri anlatan bir dizi. Philip Roth’un aynı adlı kitabından uyarlanan dizide eğer Roosevelt yerine Charles Lindbergh Amerikan başkanı olsaydı yaşanabilecek şeyler Yahudi bir aile üzerinden anlatılıyor. Gerçekte de Lindbergh’in Nazi sempatizanı olduğu düşünüldüğü için dizi onu başkan yaparak bu kurgusal Amerika’da 1940’larda hem politik uygulamalarda hem de toplum içinde artan antisemitizmi ve faşizmi anlatıyor.
Bunu devlet işleyişi üzerinden yapmak yerine savaşın ve olayların farklı yerlerinde, Lindbergh’in yanında veya karşısında duran bir ailenin üyelerini anlatarak yaptığı için de durumun sıradan insanları nasıl etkilediği gözlemlenebiliyor.
War and Peace
Adından da anlaşıldığı üzere bu dizi Tolstoy’un meşhur romanının sayısız uyarlama versiyonlarından biri. Bir BBC uyarlaması olan dizi özellikle kadrosuyla göz dolduruyor. Ana karakterlerden Natasha’yı Lily James canlandırırken, Pierre’i Paul Dano ve Andrei’yi James Norton canlandırıyor.
Ayrıca dizi, Jack Lowden, Jessie Buckley ve Tuppence Middleton gibi bir yardımcı kadroya da sahip. 1800’ler Rusya’sında geçen dizide üst sınıfın yaşamı ve dönemin savaşlarının getirdiği şartlar birbirine geçmiş karakter ilişkileri ile anlatılıyor. Eğer bu tip bir konu ilginizi çekmiyorsa oyuncuların performansını izlemek için bile bir göz atabilirsiniz.
Little Fires Everywhere
Kitap uyarlamalarından devam ediyoruz. Celeste Ng’nin aynı adlı romanından uyarlanan Hulu dizisi, 1990’ların sonunda iki annenin birbirinden farklı hayatlarını anlatıyor. Kerry Washington’ın canlandırdığı Mia kızıyla sürekli başka şehirlere taşınan bir ressam. Reese Witherspoon’un canlandırdığı Elena ise dört çocuğu olan yarı zamanlı bir gazeteci.
Mia ve Elena hem farklı sosyoekonomik sınıflara mensuplar hem de farklı ırklara. Haliyle dizi hem bu sınıfsal fark hem de ırksal fark üstüne oynuyor. Bu iki annenin kendi hayatında yaşadıklarını, aldıkları kararları ve bunların çocuklarını nasıl etkilediğini anlatıyor. Biraz annelik ve biraz da kadınlıkla ilgili olan dizi çocukların da dünyasına girerek ilginçleşiyor.
Sharp Objects
Sıradaki kitap uyarlaması ise Gone Girl kitabının da yazarı Gillian Flynn’in Sharp Objects kitabının HBO uyarlaması. Yine güçlü bir kadroya sahip dizide başrolü Amy Adams çekerken Patricia Clarkson, Chris Messina, Eliza Scanlen gibi isimler de yer alıyor. Dizi, annesiyle çalkantılı bir ilişkisi olan gazeteci Camille’in aile evine döndükten sonra yaşananları anlatıyor.
Bir yandan kendisinin geçmişten, çocukluktan gelen sorunlarıyla boğuşurken bir yandan da cinayete uğrayan iki genç kızın ölümünü araştıran Camille bu yolun sonunda çok karışık gerçekleri ortaya çıkarıyor. 2019 Golden Globe ödüllerinde dizi, Amy Adams ve Patricia Clarkson adaylıklar alırken Clarkson kazanmıştı.
Unbelievable
Unbelievable, 2008 ve 2011 yılları arasında Washington ve Colarado’da yaşanan tecavüz vakalarını anlatıyor. Dizi, Booksmart filminden tanıdığımız Kaitlyn Dever tarafından canlandırılan Marie’nin tecavüze uğradıktan sonra bunu polise bildirmesiyle başlıyor. Marie’nin çocukluğuna dair detayları öğrendikten sonra polisin onun anlattıklarına inanmaması üzerine Marie şikayetini geri çekmek zorunda kalıyor.
Ancak, çalışma şekilleri Marie’nin davasına bakan erkek polislerden çok farklı olan iki kadın polisin yakın vakalara bakıp Marie’nin davasıyla arada benzerlikler buluyor. Dizi, 2016’da Pulitzer ödülünü kazanan An Unbelievable Story of Rape isimli makaleye dayanıyor.
Escape At Dannemora
Escape At Dannemora, 2015 yılında New York’taki bir hapishaneden kaçan iki katilin kaçış hikayesine ve bu süreçte onların bir hapishane çalışanıyla olan ilişkilerine dayanıyor. Karşımıza ikinci kez Paul Dano’yu çıkaran dizinin diğer başrolleri ise Benicio del Toro ve Patricia Arquette. Dizinin yönetmen koltuğunda da tanıdık bir isim olan Ben Stiller oturuyor.
Gerçekte büyük çaplı bir insan avına neden olan olay, dizinin konusunu yeterince ilginç yaparken ana kadronun güçlü performanslarıyla bezenen dizi daha da ilgi çekici oluyor. Patricia Arquette’e Golden Globe kazandıran dizi gerilim, kovalamaca konulu diziler sevmeseniz bile yine oyunculuklar için izlenecek türden.
Night Of
Night Of, Criminal Justice isimli bir İngiliz dizisinin ilk sezonuna dayanıyor. Başrollerinden Riz Ahmed’e Bir Mini Dizi veya Filmd En İyi Erkek Oyuncu Emmy’sini kazandıran dizi listeki beşinci HBO dizimiz. Dışarıda geçirdiği bir gecenin sabahında önceki akşam tanıştığı kadının cesediyle karşılaşan Naz’ın sonrasında başına gelenler anlatılıyor.
Böylece Night Of, Amerika’nın hem yargı hem de hapis sistemine bir bakış sağlıyor. Bunun dışında izleyici olarak Naz’ın suçsuzluğundan emin olmak veya olmamak pek de kolay olmuyor. Bu yüzden de düşmeyen bir heyecanı ve gerilimi var. Riz Ahmed’in yanında John Turturro da kendi çapında meşhur bir savunma avukatı olarak yer alıyor.
