Kötüydü ama Eğlenceliydi: B Sınıfı Uzaylıların Altın Çağı

Yazan: Emirhan Coşkun

Geçtiğimiz günlerde Fire in the Sky (1993) filmini yeniden izlerken aklımda bir fikir belirdi: “Gerçek anlamda B tipi uzaylı filmleri hangileriydi?” Fire in the Sky, atmosferiyle, konusu ve anlatımıyla B tipi bir filmmiş gibi hissettirse de, aslında büyük bir stüdyo yapımı ve görece yüksek prodüksiyonlu bir iş. Bu yüzden onu listeye eklemem doğru olmazdı ama yeri gelmişken şiddetle önerdiğimi belirtmeliyim. Bu yazımdaysa, o filmi izlerken tetiklenen nostaljik bir yolculuğun ürünü: köpükten uzaylılar, dumanlı laboratuvarlar, plastik tabancalar ve çokça abartı… Yani tam anlamıyla B tipi bilimkurgunun altın çağına bir saygı duruşu.

Plan 9 from Outer Space (1957)

Bu listeyi hazırlarken B tipi film dendiğinde akla ilk gelen yönetmenlerden biri olan Ed Wood’dan bahsetmemek olmazdı. Ed Wood’un tutkusu, sıfır kaynakla film çekme azmi ve umursamazca kullandığı setler, onu bu türün simge ismi yaptı. Tarihin en kötü filmi olarak nitelendirilen Plan 9 from Outer Space, aslında Wood’un bu özelliği sayesinde yıllar içinde kült bir statü kazandı.

Filmin konusu şöyle: Dünyayı ele geçirmeye çalışan uzaylılar, “Plan 9” adını verdikleri planı devreye sokar: ölüleri diriltmek. Los Angeles’taki bir mezarlıkta, yeniden hayata dönen ölüler şehirde kaosa yol açar. Amaç, insanlığı kendi yok oluşuna sürüklemeye çalışan bilimsel kibri engellemektir (sözde).

Filmin kurgusu yamalı bir bohça gibi aslında. Filmin oyuncularından Bela Lugosi’nin ölmeden önce çektiği birkaç plansız sahne, filmdeki başrolmüş gibi kullanılıyor. Geri kalan sahnelerde yerine pelerinli başka biri geçiyor. Bu absürtlük bile başlı başına sinema tarihine geçmiş durumda. Kısacası, büyük fikirler, küçük bir prodüksiyona sığdırılmış. Zaten, B tipi sinemanın ruhu da tam olarak budur.

Kötü oyunculuklar, ucuz efektler, continuity hataları falan derken filme iyi bir film demek olmaz; ancak bu filme sıkıcı diyen de karşısında beni bulur. Plan 9 from Outer Space, B tipi sinemanın hem hatalarını hem hayallerini bir arada taşıyan bir garip başyapıt. Gülün, şaşırın, saygı duyun. Çünkü bu kadar az şeyle bu kadar “çok şey” olabilen çok az film vardır.

Alien 2: On Earth (1980)

Bu listede birçok ilginç film olacağını belirtmiştim. Ama beni bundan fazla şaşırtanı olmadı sanırım. Ridley Scott’ın 1979 tarihli Alien’ı tüm dünyayı sarsmıştı. Scott, henüz Alien’ın ticari isim haklarını alamdan Avrupa’nın göbeğinde, İtalya’da Ailen ismiyle çılgın bir proje üretildi: Alien 2: On Earth

Yönetmenliğini Ciro Ippolito’nun yaptığı film, Amerikan yapımı gibi pazarlanmış olmasına rağmen tam anlamıyla bir Avrupa kökenli “cash-in” örneği. Film, düşük bütçesi, dağınık anlatımı ve zaman zaman komikleşen efektleriyle, tam da B tipi sinemanın tanımına uygun bir yerde duruyor.

Konusu oldukça gevşek: Ay’a yapılması planlanan bir astronot görevi son anda iptal edilir. Bu arada, Dünya’da, özellikle mağara keşfi yapan bir grup insan, bilinmeyen bir uzaylı yaşam formunun saldırısına uğrar. Uzaylı, insanları ele geçirmekte ya da içlerinden dışarı patlamaktadır (Alien göndermesi burada başlar). Hikâyenin bağlamı oldukça dağınık ilerler; karakter motivasyonları zayıftır ama bu da filmin ilgi çekici tuhaflığını artırır. Görüntü yönetimi zaman zaman atmosfer yaratmak konusunda başarılı olsa da genel olarak film, bir rüya ile kâbus arasında gidip gelen garip bir bilinç akışı hissi verir.

Filmin, Alien’in ismini kullanarak üretilmesi, 70’lerin sonu ve 80’lerin başında düşük bütçeli İtalyan korku ve bilimkurgu sinemasının, Amerikan pazarına sızmak için yaptığı yaratıcı “isim yürütme” taktiklerinden biri. Kısacası, B-movie dünyasında “ne kadar kurnaz olursan o kadar hayatta kalırsın” anlayışının en iyi örneklerinden biridir.

Film, mağara gibi kapalı ve klostrofobik bir mekânda geçerek Alien’daki gemi atmosferini taklit etmeye çalışır. Kısıtlı bir bütçeyle çekildiği için daha çok sis makineleri ve kırmızı ışıklarla böyle bir atmosfer yaratmaya çalışır. Özellikle uzaylı yaratığın gösterilme şekli, bir kostümle mi yoksa sadece efektle mi yapıldığı belli olmayan ilginç bir belirsizlik içerir.

Filme YouTube üzerinden ulaşabilirsiniz. İzlemesi kolay değil, ancak türün meraklıları için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir deneyim sunar.

Galaxy of Terror (1981)

Sırada yine farklı Ailen çalışması var. Ancak Galaxy of Terror, en azından Alien’ın ticari ismini kullanarak bu topa girmemiş. Yapımcılığını Roger Corman’ın üstlendiği film, daha ilk sahnesinden itibaren hem içerik hem de atmosfer olarak üçüncü sınıf bir Ridley Scott çalışması gibi duruyor. Ancak bütçe farkı o kadar açıktır ki, bu benzerlik çoğu zaman bilinçli bir taklit yerine, naif bir öykünme gibi hissedilir.

Bu filmle alakalı en ilginç bilgiye, filmin credits ekranında ulaşabiliyorsunuz. Credit akarken production designers kısmında, günümüzün meşhur yönetmenlerinden James Cameron’un ismini görmek mümkün. Bu yönüyle film, yalnızca B-movie meraklıları için değil, Cameron’ın kariyerinin izini süren sinemaseverler için de özel bir yer tutar.

Filmin konusu, uzak bir gezegende mahsur kalan bir keşif ekibinin, bilinmeyen bir varlık tarafından psikolojik ve fiziksel olarak avlanması üzerine kurulu. Her karakter, kendi en büyük korkusuyla yüzleşmeye zorlanır. Ancak bu yüzleşmeler son derece fiziksel ve zaman zaman grotesk şekillerde gerçekleşir. Filmin atmosferi klostrofobik, setleri ise bütçeye rağmen yaratıcıdır; plastik paneller, duman makineleri ve kırmızı-mavi ışıklarla yaratılmış uzay gemisi iç mekânları, düşük bütçeli bir bilimkurgu estetiğinin iyi örneklerinden biri sayılabilir. Film, bilinçaltı korkular, beden istilası ve ölümcül arzular gibi temaları işlemeye çalışırken, yer yer bir softcore estetikle flört eder.

Galaxy of Terror’ün B tipi bilimkurgu sinemasındaki yeri, birkaç açıdan dikkat çekicidir. Her şeyden önce, film dönemin birçok düşük bütçeli yapımı gibi bir başyapıtın gölgesinde ortaya çıkmıştır. Alien’ın yarattığı psikolojik gerilim ve yaratık korkusunu taklit etmeye çalışırken, bu filmin içine 80’ler exploitation sinemasının tüm klişelerini yedirmeyi de ihmal etmez. Özellikle tartışmalı cinsel içerikli sahneler, film hakkında yıllar boyunca süren eleştirilerin ve sansür tartışmalarının temelini oluşturur. Bütün bunlar, onu yalnızca düşük bütçeli bir korku filmi değil, aynı zamanda dönemine dair sosyokültürel okumalar yapılabilecek bir örnek haline getirir.

Ayrıca, film setinde çalışan genç James Cameron’un, düşük bütçeyle maksimum etki yaratma konusunda gösterdiği yaratıcılık, onun ileride yapacağı büyük prodüksiyonların temelini oluşturur. Bu da Galaxy of Terror’ü sinema tarihi açısından ilginç bir “başlangıç noktası”na dönüştürür. Film her ne kadar teknik anlamda kusurlarla dolu olsa da, B tipi sinemanın kendine has karanlık, cesur ve sınır tanımayan ruhunu taşıması bakımından özel bir yere sahiptir.

Sonuç olarak Galaxy of Terror, yalnızca korku ve bilimkurgu türlerinin ucuz birleşimini değil, aynı zamanda 80’lerin B-movie anlayışının sınırlarını da zorlayan bir örnektir. Seyircisini rahatsız etmeyi göze alır, kötü efektlerini umursamaz, ama bir şekilde atmosferini kurmayı başarır. B tipi uzaylı filmleri içinde, hem sinemasal hem tarihsel olarak mutlaka anılması gereken filmlerden biridir.

Without Warning (1980)

Ve geldik listemizin son filmine. B tipi korku ve bilimkurgu filmi sevenlerin bile gözden kaçırdığı yapımlardan biri olan Without Warning, bu listedeki favori filmim diyebilirim. Bunu söylüyorum, çünkü bu filmi listedeki diğer filmlerden ayıran en önemli özelliği, oyuncu kadrosunda yer alan Jack Palance ve Martin Landau gibi dönemin tanınmış isimlerin performanslarının izletebiliyor olması. Yönetmen Greydon Clark tarafından çekilen film, düşük bir bütçe ve prodüksiyon kalitesine sahip.

Filmin konusu oldukça basittir: Amerika’nın kırsal bir bölgesinde geçen hikâyede, bir grup genç doğa gezisine çıkar ve burada bilinmeyen bir varlık tarafından birer birer avlanmaya başlar. Avcı ise dünyadışı bir uzaylıdır. Ancak bu yaratık doğrudan saldırmaz; onun yerine, insanların vücutlarına yapışan, disk şeklinde, parazit benzeri yaratıkları fırlatarak onları öldürür. Bu küçük yaratıklar adeta canlı ninja yıldızları gibi davranır. Filmin bu yönü, onu sadece tipik bir slasher uzaylı filminden ayırmakla kalmaz, aynı zamanda görsel hafızalarda kalıcı bir imaj yaratır.

Without Warning’i ciddi olarak ele alırken övmemiz gereken bir diğer nokta, klişe bir konusu olsa da Predator (1987) gibi büyük bütçeli yapımlardan yıllar önce “uzaydan gelen avcı” fikrini işlemesiyle, bazı sinema yazarları tarafından Predator’a ilham kaynağı olduğu iddia edilmesidir. Bu noktada film, hem tematik öncülüğü hem de tür içindeki yaratıcı yaklaşımıyla öne çıkar. İkinci olarak, filmdeki uzaylının tasarımı dönemin kısıtlı efekt teknolojisine rağmen oldukça etkileyici sayılır. Yaratığın makyajı ve fiziksel tasarımı, B tipi bir filmden beklenmeyecek kadar özenli durur—ki bu, yapımda görev alan özel efekt ustalarının yeteneğini gösterir.

Filmin en dikkat çekici yönlerinden biri de tonunun dengesizliğidir. Zaman zaman ciddiyetle işlenen sahneler, hemen ardından gelen absürt diyaloglar ya da anlamsız davranışlarla baltalanır. Ancak bu tutarsızlık, B tipi sinemanın temel bileşenlerinden biri sayılır: anlatısal boşlukları dolduran şey, çoğu zaman atmosfer, garip karakterler ve düşük bütçeyle yaratılan orantısız ciddiyettir.

Sonuç olarak Without Warning, 80’ler başı B-movie kültürünün özgün ama arka planda kalmış örneklerinden biridir. Düşük bütçeye rağmen yaratıcı bir yaratık fikri sunar, türün gelecekteki büyük işlerine erken bir selam verir ve yer yer istemsizce komikleşen ciddiyetiyle tam anlamıyla bir B tipi bilimkurgu-korku karışımı sunar. Klişe yapısından rahatsız olmayan izleyici için, nostaljik ve eğlenceli bir keşif niteliğindedir.

Not: Filme YouTube üzerinden ulaşabilirsiniz.

Daha Yazamadığım Onlarca Film…

Listemi tamamlarken belirtmek istediğim birkaç nokta var. Öncelikle listede genellikle 80’li yılların filmlerine yer verdim. Oysa ki 1951 yapımı The Thing from Another World ve 1953 yapımı olan Invaders from Mars filmleri de bu listeye rahatlıkla girebilirdi; ancak 50’li yılların bütçe ve prodüksiyonuyla 80’li yılları pek karşılaştırmak istemedim. Değinmek istediğim bir diğer nokta ise bu listeye harika bir eşlikçi olabilecek Killer Klowns from Outer Space’in neden olmadığı. Yazılarımı takip eden okurlarımız iyi bilecektir ki o filmin çok daha detaylı bir incelemesini yapmıştım. O yüzden bu listede yer vermek istemedim.

Listemizdeki filmler, ne teknik anlamda ustalık eseri, ne de anlatı açısından kusursuz; ama her biri kendi garip cazibesiyle akılda kalıyor. Plastik uzay gemileri, köpükten yaratıklar, sis makineleriyle yaratılmış evrenler ve ciddiyetle oynanan saçma sahneler… B-movie ruhu tam olarak burada yaşıyor. Buradaki seçimler elbette tüm örnekleri kapsamıyor, ancak türün nasıl evrildiğini, hangi tuhaf yöntemlerle hayatta kaldığını görmek adına iyi birer çıkış noktası.

Eminim ki bu filmi çeken yönetmenlerin hiçbiri mükemmel ya da kusursuz olmak istemedi. Zaten mesele de o değil. Bazen bir film kötü olduğu için değil, tam da öyle olduğu için güzeldir. Ve bazen bir uzaylının köpükten yapılmış olması, onu daha da gerçek hissettirebilir.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir