Celine Song’un ikinci uzun metraj filmi Materialists çöpçatanlık şirketinde çalışan bir kadın ve iki erkek arasında şekilleniyor. Film, günümüz flört kültürüne ve onun örtbas ettiği karanlık yönlere eleştirel bir bakış atıyor. Ancak heteroseksist ilişki anlatılarını yeniden üreterek kararsız bir anlatı sunuyor. Diğer incelemelerin de işaret ettiği üzere Materialist sadece içerikte değil, biçimde de kararsızlığını istikrarlı bir biçimde sürdürüyor. Dolayısıyla Past Lives filmiyle adını duyuran Celine Song, filmi “internetin sevgilisi” olarak görülen üç oyuncunun bir araya getirildiği bir vehicle olmasının ötesine geçemeyen, sönük bir ikinci filme imza atıyor.
Modern Zaman Aşıkları
Film, kendini ilişkilerden çekmiş Lucy’nin Adore adlı çöpçatanlık şirketindeki rutiniyle başlar. Lucy, montaj sekansta farklı fraksiyonlardan gelen insanlarla mülakat yapar. Onları diğer insanlarla eşleştirir. Akabinde şirkette dokuzuncu evliliğe vesile olduğu için kendisine bir kutlama düzenlenir. Lucy evlendirdiği kadınlardan birinin nikahına gider. Kadının kocasının erkek kardeşi olan Harry ile tanışır. Ayrıca eski sevgilisi John’un da nikah merasiminde garson olarak çalıştığını fark eder. Böylece Lucy, John ve Harry arasında gidip gelir. Ancak Harry’nin maddi kaygılarının olmaması ve Lucy’nin geçmiş ilişki deneyimleri, materyalist konfor düşkünlüğü Lucy’nin kendisinde çatışma yaratır. Zira çalıştığı çöpçatanlık şirketinde, Bauman’ın işaret ettiği akışkan toplumun emrettiği üzere insanların her daim yedeklerinin hazır ve nazır olduğunu; insanların benmerkezci tercihlerine göre partner kriterleriyle, modern zaman öncesi “aşk” ve “sevginin” ırak olduğunu kanıksamıştır.

Ancak Lucy’nin Harry’nin dünyasını gözlemlemesi, John’la yeniden bir araya gelmesi ve kendi çöpçatanlık hizmetinden faydalanan bir kadının, Lucy tarafından eşleştirilen bir adam tarafından tacize uğraması gibi durumlar, sistemin işleyişini tepetaklak eder niteliktedir. Esasında Song, dating uygulamaları ve kurumlarının, eşleştirdikleri kişilerin sorumluluğundan kaçmalarına dair eleştirel bir duruş sergilemeye çalışır. Çöpçatanlık uygulamalarındaki ve şirketlerindeki etik problemleri görünür kılmak ister.
Ne var ki Song, film boyunca bu sistemin tehlikelerine işaret etmeye çalışsa da, günün sonunda Lucy’yi bir erkeğin kollarında buluruz. Belki bu kişi zengin ya da statü sahibi değildir; fakat modern toplumlarda romantize edilen, sınıfsal sıkıntıları örtbas eden ve şükür mekanizmasını pekiştiren heteronormatif ilişki anlayışı bu birliktelikle yeniden üretilir. Dolayısıyla Song’un, ilişkiler konusundaki tutumunun kararsız ve yer yer çelişkili olduğunu söylemek mümkündür.
Oyunculuklar bağlamında ise benzer bir ikilik göze çarpar. Pedro Pascal’ın zengin, özgüvenli iki boyutlu bir tiplemeye indirgenmesi; internetteki “zaddy” personasına uyumlu bir rol yazılması da Pascal’ın kendini tekrarlayan bir performans sunmasına neden oluyor. Dakota Johnson ise röportajlarında yaydığı aurayı kendi oyunculuğunda gösteremezken filmdeki iki en iyi performans Zoe Winters ve Chris Evans sergiliyor.

Ölçülebilen (!) Aşklar
Materialist filmine neoliberalizm ve post-feminizm tartışmaları açısından da bakmak gerekir. Neoliberal kültür içerisinde bireyler kendilerini hayat içinde bir “girişimci” olarak görmeye şartlandırılırlar. Dolayısıyla ilişkiler ve insana dair tüm edimleri, aşk da dahil olmak üzere, birer yatırım alanları olarak algılamaya başlarlar. İnsanlar kendilerini “partner pazarı”nda metalaştırırlar ve kendi “benzersiz satış değerleri”ni pazarlayabilmek adına varlarını yoklarını ortaya koyarlar. Bauman’ın Akışkan Aşk kitabında belirttiği üzere “ölüm bizi ayırana dek” süren bir aşk artık kalmamıştır. İnternette bir “sil” tuşu veya sosyal medyada engelleme, “görüldü” bırakma yahut çöpçatanlık uygulamasında eşleştirmeleri kaldırma vb. uygulamalarla yatırım için elverişsiz ilişkiler elenir. Nitekim Lucy’nin eşleştirme faaliyetleri de bu düşünceyi yansıtmaktadır. Romantizm, yatırım değeri bağlamında eşleştirme unsuru haline gelmiştir. Ancak bunları denetleyen Lucy değil, kendi çalıştığı şirket Adore’dur. Lakin ironik taraf da bu şirkette hiçbir erkeğin çalışmıyor olmasıdır. Zira ataerkil kültür içerisinde kadınlardan beklenen, sürekli ilişki içerisinde olmaları ve kendilerine kol kanat gerecek erkekler bulmalarıdır. Yine de kadınların bu anlamda ataerkilliği olumlayan bir konumda olduklarını söylemek mümkün.

Bu bağlamda post-feminist romantizm kavramı devreye girer. Post-feminist anlayışa göre bir kadın hem kariyerinde hem bireysel hayatında başarılı olabilir. Ancak post-feminizmin eleştirildiği kısım kadını güçlü göstermesine rağmen yine kadını muhafazakar kodlara hapsetmesidir. Zira Steve Neale ve Tamar Jeffers McDonald, yeni dönem romantik filmlerinin kadınları hür, güçlü göstermelerine karşın günün sonunda muhafazakar bir kadınlık imgesiyle eşleştirdiklerini ifade ederler. Dolayısıyla Materialists filmi -başlangıçta romantik filmlerin konvansiyonunu sarsıyor gibi gözükse de Lucy, kendine ve ilişkilerine yabancılaştığı çöpçatanlık şirketini arkasında bırakmıştır. Ancak kendini yine heteroseksüel bir ilişkide, bir erkek üzerinden kendini tanımlayarak hikayesini sonlandırır.
Filmde Salınan Kararsızlıklar
Materialists filmine dair en isabetli eleştirilerden biri Song’un filmin içerik ve biçimine yaşadığı kararsızlığı sürdürmesi. Filmin anlatısında Song’un ilişkiler, çöpçatanlık üzerine çatışan fikirlerini seyrediyoruz. Ancak filmin sonunda seyirciye filmin önermesi, filmin ilişkiler hususundaki duruşundaki kararsızlığı sonuna kadar hissettiriyor. Biçimsel olarak da film, 1980’ler Nora Ephron-Rob Reiner romantik komedilerine mi yoksa Sofia Coppola’nın rüyamsı estetiğine mi öykünüyor, açıkçası biraz muamma. Filmin görsel olarak hatırda kalıcı sekanslar barındırmaması bir eksiklik olarak değerlendirilebilirken, Celine Song’un ışık sarmallarını bir motif olarak kullanması ve bu ışıkları karakterlerin ilişkilerindeki karanlık noktaları aydınlatmak amacıyla yerleştirmesi, oldukça akıllıca bir tercih olarak öne çıkıyor.
Lakin filmi bir romantik komedi mi, yoksa bir gerilim mi yahut bir dram olarak mı kurgulamak istediği hususunda Song’un kafası bir hayli karışık olsa gerek. Ancak Materialists’te ise seyir zevkini ve anlatı akışını bozuyor. Böylece hem biçim hem de içerik bakımından tekrar süzgeçten geçirilmesi gereken bir film izlenimini veriyor.

Sonuç Yerine
Materialists, Celine Song’un ikinci uzun metraj filmi olmasına rağmen hem içerik hem biçim açısından oldukça kararsızlığa sahip olan bir film. Ayrıca ilişki konvansiyonlarını sarsıyor gibi gözükse de heteronormatif ilişki kalıplarını yeniden üreten; ilişkilerin bir “yatırım sahası” olmasa dahi insanın kendi varlığını adaması gereken bir unsur olarak temsil ediyor. Oyuncuların internetteki personalarının cazibesine yaslanan film, iki oyuncu dışında güçlü oyunculuklar da sunamıyor. Böylece Song, seyirciyi İngilizce bir tabirle “half baked” bir anlatıyla baş başa bırakıyor.
Kaynakça:
Bauman, Z. (2023) Akışkan Aşk (Çev.: I. Ergüden) İstanbul: Alfa Yayınları
McDonald, T.J. (2007) Romantic Comedy: Boy Meets Girl Meets Genre. London: Wallflower Press
Neale, S. (1992) ‘The Big Romance or Something Wild?: Romantic Comedy Today’, Screen, 33(3), 284-299