Toplumsal Kültür Sınıfları ve Kültürel Sinema

Yazan: Ramazan Kaba

Kültür kavramı toplumların nesiller boyunca aktardığı gelenek, görenek, âdetleri ve yaşam biçimlerini kapsamaktadır. Bu süreçte kültür; zaman içerisinde değişime uğradığı gibi, oldukça katı kurallar içerisinde de aktarılmıştır. Kültürel kodlar, toplumların ortak zihinsel süreçlerinin bir yansımasıdır. Bu sebepledir ki, kültür zihniyetten ayrı düşünülemez. Kümülatif olarak şekillenen zihniyet, birbiri içine geçmiş oldukça karmaşık denilebilecek türden bir örüntüler yumağıdır. Yüzyıllar boyunca süregelen zihniyet aktarımının bir anda değişememesinin de sebebi budur.

Toplumsal değişim, ancak içinde yaşanılan çağın tümüyle dönüşmesine imkan veren oldukça büyük bir yeniliğin sonucu olarak mümkün olmaktadır. Ateşin bulunması arkaik insanın hayatını tümden değiştirmiş ve ilerlemenin ilk basamağı olarak kabul edilmiştir. Yazının bulunması, tekerleğin ve ateşli silahların icadı, kütleçekim kuvvetinin ve kuantum mekaniğinin keşfi vb… Tüm bu gelişim süreçlerinin örnekleri çoğaltılabilir olmakla birlikte özetle teknolojik gelişme, sadece içinde bulunulan çağın kültürünü değiştirmekle kalmamış, insanların zihniyetini de değiştirmiştir.

Avrupa’da kapitalin yükselişi iktidarı elinde bulunduran kilisenin güç kaybetmesine sebep olmuş, adına modernizm dediğimiz dönemin tüm yenilikçi girişimleri tarihin en büyük atılımı olan Sanayi Devrimi’ni yaratmıştır. 19. ve 20. y.y.’lar bu sebeple o tarihe kadarki en büyük teknolojik sıçramaların olduğunu yıllar olarak ilerlemenin önünü açmıştır. Bu ilerlemeler beraberinde huzur, mutluluk ve daha az insan gücü gibi ütopik ideallerin hayallerini kurdurma vaadiyle çıksa da, büyük yıkım ve felaketlere de sebep olmuştur.

İyisiyle kötüsüyle insanoğlunun kaderini değiştiren bu dönüşüm, 20.y.y’ın ikinci yarısından itibaren ibresini başka bir yöne çevirmiştir. Adına tüketim toplumu denilen ve kapitalizmin çok sevdiği, bu sınırsızca tüketim çılgınlığı, medya aracılığıyla özellikle 1960’lardan sonra tüm dünyaya pompalanmaya başlamıştır. Bunun sebebi elbette pek çok etmene dayandırılabilir. Başta ekonomik olmak üzere politik ve kültürel etmenler savaş görmüş bir neslin tümüyle bakışını değiştirmiştir. Özellikle 1969’da yaşanan siyasi çalkantılar, öğrenci ve işçi hareketleri politikada aktif olmak isteyen “anarşist” gençlerin güçlü bir sesle hakkını arama çığlıklarına dönüşmüştür. Sistemin buna karşı aldığı önlemler yıkıcı ve travmatik sonuçlara sebep olmuştur. O dönemin zihniyet değişimi başka bir araştırma konusunun kapsamı içinde incelenebilir. Ancak bugün onun sonuçlarını, yani başta medya üzerinden toplumsala yansıtılan kültürel değişimi sinema üzerinden incelemeye çalışacağız.

Gelişen teknoloji, değişen toplum ve kuşaklar arası farklardan doğan çatışmalar bizim çağımıza özgü bir durum olmasa da bilgi akışının bu kadar yoğun olduğu bir çağda ki biz buna “Dijital Çağ” diyebiliriz, kültür kavramı da kendi içinde bölünmeye başlamıştır. Toplumsal olarak bakıldığında kültürel sinemayı üç ana başlık içinde inceleyebiliriz.

  • Halk Kültürü ve Sinema

Bu kültürün temel itici gücü, gelenekler, görenekler ve âdetlerdir. Evrensel olabilir ancak çoğunlukla yöreseldir. Dayanağı hep atalardan gelen ve denenmiş, kabul görmüş olan normlardır. Daha folklorik bir anlayışın hakim olduğu bu kültür, toplumsalın çekirdek yapısının da belirleyicisidir. Halk kültürü, toplumsal yoğunluğu göz önünde bulundurduğumuzda en yaygın olarak gözlemlenen kültürdür.

Folklorik temalı filmlerde, toplumsalı ilgilendiren olaylar kahramanlar aracılığıyla çözüme kavuşturulur. Bunun sebebi de sözlü anlatılardan beri süre gelen mistik ve içe kapanık öyküleme geleneğidir. Anlatılan hikayeler genelde doğa üstü varlıklarla ve olaylarla ilgilidir. Bu sebeple üretilen filmler, içinde yaşanılan toplumun sözlü ve yazılı anlatılarının aktarım yoğunluğuna bağlı olarak daha yöresel ya da evrensel olabilmektedir. Anlatılan her hikayede insan olmasa da anlatılan hikaye insan içindir. Metaforların ve alegorilerin en çok kullanıldığı filmler bu türün içinde değerlendirilebilir. Tür olarak bakıldığında fantastik ya da bilimkurgu filmleri örnek olarak düşünülebilir. Çünkü bu filmler insanın geçmişinin tasarrufu, geleceğinin ise tasavvurudur.

  • Popüler Kültür ve Sinema

Özellikle tüketim toplumu ile birlikte karşımıza çıkmaya başlayan bu kültürün en belirgin özelliği; oldukça şatafatlı olması ve gelip geçiciliğidir. Gençlerden oluşan bir kitlenin güncel olanı takip etmesi ve bunun sonucunda kendi toplumsal kimliğini inşa etmesi popüler kültürün etki gücünü göstermektedir. Medya aracılığıyla sürekli gündemde tutulan olgular ve bu olguların tümüyle metalaştırılması söz konusudur. Gerçeklik ve sanallık bu kültürün bir parçasıdır.

Küreselleşen dünya, değişen teknoloji ile alternatif olanın ulaşılabilirliğini artırmakla kalmamış tümüyle yeni bir kuşağın kültürel kimliğini de şekillendirmiştir. Bugün üretilen filmlerin çoğu sanatsal kaygı güdülerek değil büyük bir kitlenin tercih etmesini sağlayacak formüllerle üretilmektedir. Bir yere kadar anlaşılabilir olan bu durum, artan teknolojik yükselişin aksine stabil denebilecek türden bir atalet duygusunun da doğmasına neden olmuştur.

Kavramsallaştırılan tek cümlelik karmaşık fikirlerin yerini, tümüyle anlık geri bildirime dayalı aksiyon alma amaçlı üretilen seyirlikpopcorn filmleri almıştır. Tembelleşen insanın düşünmeye ihtiyacı yoktur. Kendisi için planlanan ve onun iradesine bırakılmamış bir etki tepki deneyimine ihtiyacı vardır. Birbiri ardına çekilen ve birbirinden farkı olmayan komedi, dram ve korku filmlerinin hepsinin tahmin edilebilir şablonlar dışına çıkamamasının da nedeni budur. Vizyon filmlerinin tüm dünyada hedef kitlesi bellidir. Reklamlar, organizasyonlar ve etkinlikler, kazanılmış kitlenin kaybedilmemesi içindir. Bu sebeple Holywood için tanıtım her şeyin başında gelir. Parlak ışıklar, orantılı bedenler, şık kıyafetler ve son model teknolojik araçlar yani gençler için yaratılacak “ilah”lar bu türden bir üretim anlayışının sonucudur.

  • Entelijansiya Kültürü ve Sinema

Üst kültür olarak da tanımlanan bu kültürel yapı, elitist bir anlayışa sahiptir. Toplumsalı ilgilendiren konularda belirleyici olmasa da bir alternatif oluşturulabilmesi açısından aydınlatıcı olma gibi bir misyonla hareket eder. Halk kültüründen ve popüler kültürden kopuktur. Daha geniş bir çerçeve içerisinden süzülen fikirlere sahip olmakla birlikte genellikle toplumun kendi dışında kalan kesimine pek nüfuz edemez. Bu kültürün belli bir azınlık içinde var olduğu söylenebilir.

Entelijansiya kültürünün sinemadaki karşılığı olarak festival filmleri ya da sanat filmleri tanımlaması kullanılmaktadır. Ancak festivaller de kendi ideolojik ya da politik görüşlerinin belirlediği çerçevenin içinde üretilen filmleri ödüllendirdiğinden özgün bir anlam arayışı ne yazık ki söz konusu olamamaktadır. Etnik, yöresel ve folklorik olanla evrenselin harmanlandığı herkes için üretilmiş gibi görünen filmlerin kitlesi de eğitimli ve spesifik zevkleri olan güruhun dışında kimsenin ilgisini çekmemektedir. Bu durumda “art house” filmler bir ihtiyaç nesnesine değil, lüks tüketim nesnesine dönüşmektedir. Çünkü bu bir keyif meselesidir ve bu sebeple hak edilmesi gerekmektedir. Çekilen filmler herkesin izleyebileceği türden değildir. İzleyicinin filme mesai harcaması ve onun üzerinde çıkarımda bulunması dolayısıyla emek vermesi gerekmektedir. İzleme eylemi, aktif bir zihinsel katılım süreci olarak düşünüldüğünde bu tarz filmler ancak sınırlı sayıdaki azınlıklar için bir anlam ifade etmektedir.

Hülasa…

Tüm bu toplumsal kültür sınıfları içinde sanat, insan ve toplumla ilişkisi bakımından çeşitli anlayış farklarına sahiptir. Sinema yedinci sanat olarak tüm toplumsal yapı içerisinde her türlü kesime ulaşabilmesi açısından büyük bir güç olarak düşünülebilir. Ancak ekonomik olarak bakıldığında endüstrileşmeyi başarmış ülkelerde sadece kendi kültürünü korumak ve yönlendirmek gibi bir amaçla üretilmediğini de görmek mümkündür. Bu durumda sinema bir güce ve hatta bir silaha dönüşebilmektedir.

Sayısal çoğunluğunun aksine halk kültürü, özellikle tür sineması içindeki anlatıyı güçlendiren bir temadan öteye geçememektedir. Halkın ortak bilincinde var olan korkular ve arzular sinema filmlerinin ancak içerik hattında hikayenin yan anlatılarına hizmet etmektedir.

Buna karşın popüler kültürün yoğun olarak yaşandığı genç kuşak arasında pazarlanmak istenen olgu neyse bunlar imgeler aracılığıyla sinema filmlerine yedirilmektedir. Bu sebeple üretilen filmlerdeki temalar her zaman pembe hayaller kuran ve sonunda hep başarıya ulaşan karakterle ilgilidir.

Entelektüel izleyici için karakterler ya da hikayelerden ziyade olgular ve olgulara olan yaklaşım önemlidir. Bu sebeple ilmek ilmek işlenen karmaşık örüntülerle yoğrulmuş filmler sinemanın bir sanat olarak gücünün ne kadar büyük olduğunu göstermektedir.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir