Sinemanın Sahne Büyüsü: Vsevolod Meyerhold’un Devrimci Dokunuşu

Yazan: Emirhan Coşkun

Sinemanın büyülü dünyası, sahnenin sınırlarını aşarak izleyicileri farklı boyutlara taşıyan bir sanat formu olarak dikkat çeker. İşte tam bu noktada sahne sanatlarının ötesine geçerek sinemanın evrenine özgün bir damga vuran isimler arasında Vsevolod Emilyeviç Meyerhold’un adı öne çıkar. Meyerhold, sahne deneyimlerini sinemanın dokusuna entegre ederek, sadece bir yönetmen ya da oyuncu değil, aynı zamanda bir sinema yenilikçisi olarak da tarihe geçmiştir. Onun devrimci yaklaşımı, sahne ve sinema arasında köprüler kurmuş, izleyiciyi alışılmışın dışında bir görsel ve duygusal deneyime çekmeyi başarmıştır. Bu yazıda, Vsevolod Emilyeviç Meyerhold’un sinemaya katkılarını yakından inceleyerek, sanat dünyasında bıraktığı derin etkiyi keşfedeceğiz.

Vsevolod Meyerhold
Vsevolod Meyerhold.

Sanat Eğitimi ile Bezenen İlgi Çekici Bir Yaşam Öyküsü

9 Şubat 1874 tarihinde Rusya’nın Penza şehrinde hayata gözlerini açan Meyerhold, ilköğrenimini Moskova’da tamamladıktan sonra St. Petersburg’daki Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam etti. Sanat eğitimi hayatında oldukça önemli bir dönemece sahipti çünkü onun daha sonra sahne tasarımında ve görsel estetikte önemli bir yaratıcı perspektif kazanmasına yardımcı oldu. Meyerhold, önce Moskova Sanat Tiyatrosu’nda çalışmaya başladı, ardındansa 1917 Ekim Devrimi’nin ardından devlet destekli tiyatro kurumlarından biri olan “Rus Devlet Tiyatrosu”nda Olga Kameneva ile birlikte görev almaya başladı. Tıpkı Mayakovski ve Yesenin gibi Meyerhold da Devrim’in önde gelen destekçilerinden biriydi. Dönemin Eğitim Bakanı Anatoly Lunacharsky ile ilk tanışan sanatçılardan biri olması da, Sovyetler Birliği’ndeki statüsünü temsil ediyordu.

1919 yılında tüberküloza yakalanınca, daha sıcak iklime sahip olan güney topraklarına indi. Tekrar Moskova’ya dönmesi ile 1923 yılından 1938 yılına kadar Meyerhold Tiyatrosu olarak bilinen kendi tiyatrosunu kurdu. Meyerhold’un kendi tiyatrosunu kurmasındaki ana amaç Anatoly Lunacharsky’nin tiyatro sanatını daha geleneksel hâle getirmesini istemesiydi. Klasik uygulamaların aksine doğal konstrüktivizm yöntemlerini sahne sanatlarına adapte etmeyi başarmıştır.  Nikolai Erdman’ın The Mandate , Mayakovsky’nin Mystery-Bouffe , Fernand Crommelynck’in Le Cocu magnifique ( The Magnanimous Cuckold ) ve Aleksandr Sukhovo-Kobylin’in Tarelkin’in Ölümü gibi eserlerde, Meyerhold’un sahne sanatına yaptığı etki açık bir şekilde görülmüştür.

Vsevolod Meyerhold
Vsevolod Meyerhold, Korkunç Ivan rolünde.

Mayakovski ile Olan Dostluğu

Vsevolod Meyerhold ve Vladimir Mayakovski çok yakın iki dosttu. İkisi de dönemin devrimci kültürel ortamında yer aldılar ve sanatlarını toplumsal değişim ve yeniliklere yönlendiren bir tutum benimsediler. Meyerhold ve Mayakovski’nin dostluğu, tiyatro ve şiir arasındaki kesişimde şekillendi. Meyerhold’un sahne yenilikleri ve tiyatro anlayışı, Mayakovski’nin devrimci şiiriyle paralellik gösteriyordu. İkisi de geleneksel sanat biçimlerini reddediyor ve yeni bir estetik anlayışıyla toplumu etkilemeyi amaçlıyorlardı.

Meyerhold, Mayakovski’nin “Misteriya-Buff” adlı oyununun ilk versiyonunda yapımcılık ve yönetmenlik yapmıştır. Meyerhold’un Biyomekanik performans teknikleri, Mayakovski’nin şiirsel ifadesiyle birleştiğinde tiyatro sahnesinde özgün ve çarpıcı gösteriler ortaya çıktı. Özellikle “Vladimir Mayakovski’nin Woland’ı” adlı prodüksiyon, ikilinin işbirliğinin bir örneğidir. Bu gösteride, Mayakovski’nin şiirsel dilini Meyerhold’un sahne tasarımı ve oyunculuk yönergeleriyle birleştirdiler.

Bu ikilinin sıkı dostluğu, 1930 yılında Mayakovski’nin intiharına kadar devam etmiştir. Meyerhold, Mayakovski’nin prodüksiyonlarını, Mayakovski’nin intiharından sonra bile sahnelemeye devam ederek ona olan vefasını asla kaybetmemiştir.

Vsevolod Meyerhold
Dmitri Şostakoviç , Vladimir Mayakovski ve Vsevolod Meyerhold, 1929.

Meyerhold’un Oyunculuk Teknikleri

Meyerhold’un yapımlarına katılan oyuncular, Meyerhold tarafından oluşturulan bir oyuncu yetiştirme sistemi olan “biyomekanik” ilkesine göre hareket etmişlerdir. Bu yaklaşım, oyuncunun bedenini en üst düzeyde kullanarak sahnede daha etkileyici bir varlık sağlamayı amaçlıyordu. Biyomekanik, fiziksel esneklik, denge ve enerjiyi vurgular. Hareketler, jestler ve mimikler özgün ve abartılı bir şekilde kullanılarak, sahne üzerinde duygusal ve dramatik etki arttırılır. Oyuncuların, duyguları fiziksel olarak ifade etmenin bir yolu olarak jestleri ve hareketleri öğrenmeye odaklanmasını sağladı ki bu daha sonra kamera önü oyunculuk teknikleri için de oldukça faydalı bir ilke olmuştur.

Meyerhold, plastik oyunculuğu önemseyen bir anlayışa sahipti. Oyuncuların bedenlerini kontrol etme yeteneklerini geliştirmeleri ve sahnedeki hareketleri belirginleştirmeleri gerektiğini savunuyordu. Plastik oyunculuk, bedenin dışavurumuyla duygusal ve sembolik anlamları vurgulamayı amaçlayan bir anlayıştı.

Literatüre kazandırdığı oyunculuk teknikleri, sahne sanatlarında daha önce deneyimlenmemiş bir estetik ve enerji getirdi. Bu teknikler, sahne ve sinema arasındaki köprüleri kurarak görsel anlatımın gücünü vurguladı. Meyerhold’un yöntemleri, günümüzde de sahne sanatlarına ilham veren ve üzerinde düşünülen bir konu olarak varlığını sürdürmektedir.

Vsevolod Meyerhold
Vsevolod Meyerhold, Vasili Şuyski rolünde.

Vsevolod Meyerhold ve Sergey Ayzenştayn

1921 yılının sonbaharında Moskova’daki Devlet Yüksek Tiyatro Atölyeleri’nin başına atanan Meyerhold, burada ilk öğrencilerinden biri olan Sergey Ayzenştayn ile tanışır. Ayzenştayn daha sonra Meyerhold’u ilk gördüğünde hissettiklerini şöyle açıklamıştır:

“Tanrı benzeri eşsiz Meyerhold… Onu ilk kez orada gördüm ve hayatım boyunca ona tapacaktım.”  

Meyerhold ve Ayzenştayn birçok ortak ilgi alanına sahipti. Her iki isim de dönemlerinde devrimci değişimlerin ve toplumsal dönüşümlerin bir parçası olarak sanatı kullanmayı amaçlayan benzer düşüncelere sahipti. Her ikisi de sanatın toplumu etkileyebileceğine ve devrimci mesajları iletebileceğine inanıyordu. Bu nedenle sahne ve sinema alanlarında yenilikçi teknikler geliştirmeye odaklandılar.

Meyerhold, tiyatro ve sinema arasındaki benzerliklere ve kesişimlere dikkat çeken bir sanatçıydı. Sinemanın sahne sanatlarına getirdiği yenilikleri ve görsel anlatımın gücünü takdir ediyordu. Ayzenştayn ise sinemanın kurgusal montaj tekniklerini tiyatroya uygulama konusunda ilgiliydi. Bu ortak ilgi, ikilinin fikir alışverişinde bulunmasına ve birbirlerinin çalışmalarından etkilenmesine yol açtı.

Ayzenştayn, B. Kamenski, M. Tsarev, V. Meyerhold and V. Tsyplukhin “Giriş” oyununun provalarında, 1932-1933.

Meyerhold da tıpkı Ayzenştayn gibi montaj ve hareketin anlam yaratma potansiyelini vurguluyordu. Ayzenştayn, film montajının izleyicide duygusal tepkiler uyandırmak için nasıl kullanılabileceğini araştırırken, Meyerhold sahnede beden hareketlerinin ve jestlerin izleyiciye etkileyici anlamlar iletebileceğine inanıyordu.

İkilinin ilişkisi her zaman iyi olmamıştı. Sergey Ayzenştayn kendi deyimiyle “cennetin kapılarından kovulmuştu”. İkili arasındaki ayrışmaların başında ideolojik ayrılıklar geliyordu. Meyerhold, yönettiği tiyatro prodüksiyonlarında daha bireysel ve özgün ifadeleri vurgulamasına rağmen, Ayzenştayn devrimci mesajlarını kolektif bir estetik içinde sunma eğilimindeydi. Bu farklı yaklaşımlar, ideolojik nedenlerle çatışmalara yol açmıştı. Daha sonraki yıllarda Meyerhold’un eşi oyuncu ve sanatçı Zinaida Raikh, Ayzenştayn’ın “Ivan Grozniy” (I. Ivan) filminde bir rol alması istendiğinde, Meyerhold buna karşı çıktı. Bu durum, aralarındaki ilişkiyi daha da gerginleştirdi.

Sergey Ayzenştayn’ın birçok filminde Meyerhold etkisi görmek mümkündür. Örneğin Grev filminde Meyerhold’un stilize oyunculuk yöntemlerini görebilirsiniz. Filmde bujuva sınıfı sürekli içki ve puro içen obez, sağlıksız kişiler olarak betimlenirken, işçiler her daim sağlıklı ve atletik vücuda sahiptirler.

Biyomekanik

Meyerhold’un Sinemaya Katkıları

Vsevolod Meyerhold, sadece tiyatro sahnesinde değil, aynı zamanda sinema sanatında da özgün ve etkileyici bir iz bıraktı. Meyerhold’un sinemaya olan katkıları, sahne deneyimini ve oyunculuk tekniklerini sinema dünyasına taşıyarak yeni bir estetik anlayışı oluşturmasında yatmaktadır. Biyomekanik performans teknikleri, özellikle oyuncuların bedenlerini sahnede en üst düzeyde kullanmalarını vurgulayan bir yöntem olarak tiyatro gibi sinemada da uygulanmıştır. Bu teknik sayesinde oyuncuların fiziksel ifadelerini ve jestlerini abartılı bir şekilde kullanarak karakterlerin iç dünyası hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliyoruz. Yani bugün bile bir film incelemesi yaparken, Meyerhold’un ilkelerini kullanıyoruz.

Meyerhold’un sinemaya olan bir diğer katkısı da sahne ve kostüm tasarımında gösterdiği özgünlük ve yenilikçiliktir. Sahnedeki görsel detayları titizlikle düşünme anlayışı, onun sinema projelerinde de görülür. Ayrıca, sahnede montaj ve hareketi ritmik bir şekilde düzenleme anlayışı, sinemada da kurgusal montajın gücünü vurgulamıştır. Meyerhold’un “Vladimir Mayakovski’nin Woland’ı” adlı film çalışması, sinemada da sahne estetiği ve oyunculuk tekniklerinin birleşimini örnekleyen önemli bir örnektir.

Meyerhold’un sinemaya getirdiği bu yenilikler, sadece sahne sanatlarına değil, aynı zamanda sinema sanatına da etki etmiştir. Onun estetik yaklaşımı ve performans teknikleri, sinemanın da daha önce deneyimlenmemiş yollarla ifade edilmesine olanak tanımıştır. Meyerhold’un sinemaya olan katkıları, sanatın farklı dallarını birleştirerek daha geniş ve derinlemesine anlatım olanakları sunmuştur.

Vsevolod Meyerhold
Vsevolod Meyerhold

Baskı Yılları ve İdam Edilişi

1930’lu yılların başında Stalin’in politikaları her geçen gün daha da sıkı bir şekilde kendini hissettiriyordu. Bu baskıdan sanatçılar da nasibini almıştı. Stalin, Sovyet sanatında avangard görüşü engellemek için tüm sanatçılara ‘sosyalist gerçeklik’ kurallarına göre hareket etmelerini emretmişti.

1936’nın Ocak ayında Shostakovich’in “biçimcilikten” suçlanmasının ardından Meyerhold sıranın kendisine geleceğini anlamıştı. 1937 yılında Stalin’in yakın arkadaşı Lazar Kaganoviç Meyerhold Tiyatrosu’ndaki bir prodüksiyona gitti ve gördükleri karşısında “tiksintiye” uğramıştı. Bu olaydan sonra kaçınılmaz son gerçekleşti ve 7 Ocak 1938’de “Meyerhold Tiyatrosu’nun tüm varlığı kendisini tamamen burjuva ‘Biçimci’ konumlarından kurtaramadığı” gerekçesiyle kapatıldı

Bu olaydan sonra Nemirovich-Danchenko Tiyatrosu olarak da bilinen bir opera tiyatrosunun yönetmeni olan Stanislavsky, Meyerhold’u asistanı olması için davet etti. Aslında bu ilginç bir davetti çünkü bu iki isim arasında uzun süredir devam eden sanatsal farklılıklar vardı. Stanislavsky hastaydı ve son günlerini yaşıyordu. Ağustos 1938’de ölmeden önceki son arzusu şöyleydi:

“Meyerhold’a iyi bakın; o benim tiyatrodaki tek varisim – burada veya başka herhangi bir yerde”

Meyerhold tam bir yıl boyunca Nemirovich-Danchenko Tiyatrosu’nu yönetti. 17 Haziran 1939’da tiyatro yönetmenlerinin katıldığı bir konferansta,  eyalet savcısı Andrey Vyshinsky’nin yaptığı konuşma, tüm yönetmenleri tehdit edercesine olduğu için Meyerhold sıranın kendisine geldiğini anlamıştı. 20 Haziran 1939’da Leningrad’a dönen Meyerhold, tutuklandı. Bundan kısa bir süre sonra kimliği belirli olmayan kişiler evine zorla girerek karısı Zinaida Reich’i defalarca bıçaklayarak öldürdü. Bu cinayetin işlenmesinin nedeni Reich’ın olağanüstü popüler, bağımsız ve açık sözlü biri olmasıydı. Herkesin hakkında konuşmaktan korktuğu bir dönemde “Stalin sanattan anlam çıkaramıyorsa, Meyerhold’a sorsun, o açıklayacaktır” diyecek kadar yürekli bir kadındı.

Vsevolod_Meyerhold ve Zinaida Meyerhold Reich, 1925.

Tutuklandıktan sonra Moskova’daki İçişleri Halk Komiserliği bürosuna getirilen Meyerhold, karısının öldürülmesine çok üzülmüştü. Üstüne üstlük İçişleri Halk Komiserliği kendisini Japon ve İngiliz casusu olmakla suçluyordu. Son günlerinde Sovyet hükümeti başkanı Vyacheslav Molotov’a bir mektup yazdı. Bu mektup ancak SSCB’nin dağılmasından sonra ortaya çıkarılabilmişti. Mektupta şu ifadeleri kullanmıştı:

“Müfettişler, 65 yaşında hasta bir adam olan bana güç kullanmaya başladı. Yüzüstü yatırıldım ve ayak tabanlarıma ve omurgama lastik bantla vuruldu. Beni bir sandalyeye oturttular ve güçlü bir şekilde ayaklarıma vurmaya başladılar… Sonraki birkaç gün bacaklarımın o kısımları aşırı iç kanamayla dolduğunda, yine kayışla kırmızı-mavi-sarı morlukları dövdüler ve ağrı o kadar şiddetliydi ki bu hassas bölgelere kaynar su dökülüyormuş gibi hissettirdi. Acıdan haykırdım ve ağladım. Aynı lastik kayışla sırtımı dövdüler ve yüzüme yumruklar attılar, yumruklarını çok yüksekten salladılar… Dayanılmaz fiziksel ve duygusal acı, gözlerimin bitmeyen gözyaşlarına boğulmasına neden oldu. Yüzüstü yere yattığımda, sahibi onu kırbaçladığında bir köpek gibi kıvranabildiğimi, bükülebildiğimi ve ciyaklayabildiğimi keşfettim… 18 saatlik sorgulamanın ardından karyolaya uzanıp uykuya daldığımda, daha fazlasını yaşamak için yalnızca bir saat geçmesi gerektiğini anladım. Kendi inlemelerimle tifo ateşinin son evrelerindeki bir hastanın çırpındığı gibi, “Ah, ölüm kesinlikle bundan daha kolay olmalı!” derken buldum kendimi. En azından bunun hızla darağacına götüreceğini umarak kendimi suçlamaya başladım.”

Meyerhold’un acıları 1 Şubat 1940’ta son buldu. Ölüme mahkûm edilir edilmez ertesi gün bir idam mangası tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü. Sovyet Yüksek Mahkemesi’nin Meyerhold’u aklaması ise yalnızca 15 yıl sürdü. 1955 yılında Stalinizasyon döneminde mahkeme onu tüm suçlamalardan temize çıkardı.

ДК СССР

Dramların ve Sanatın Devrimcisi Anısına…

Meyerhold’un sahne sanatlarındaki devrimci vizyonu, onun trajik kaderiyle birleşerek derin bir ironiyi gözler önüne serdi demek hata olmaz. Sanatın özgürlüğünü ve ifade gücünü savunurken, Stalin rejiminin baskısı altında zulme uğrayan Meyerhold, beden hareketlerinin anlam yüklü bir dille sahneye taşındığı bu yaratıcı dönem, aynı zamanda adaletsizlik ve karanlık bir dönemin de yankılarına da sahne oldu. Meyerhold’un anısı, hem sahne sanatlarına getirdiği yeniliklerle hem de kişisel cesareti ve inancıyla yaşamaya devam ediyor. Onun dramı, sahnede ve tarihin akışında derin izler bırakırken, devrimci ruhu gelecek nesillerde yaşamaya devam edecek.

Bu inceleme, Vsevolod Meyerhold’un hayatına ve sanatsal mirasına adanmıştır. Meyerhold’un devrimci ruhu, sahne sanatlarını sınırları zorlayan bir deneyime dönüştürdü. O, her perdede dahi bir devrimci gibi sahnedeki varlığını hissettirdi. Cesareti ve vizyonuyla, sanatın özgürce ifade edildiği bir dünya inşa etme yolunda ilerledi. Meyerhold’un yaşamı, sahne sanatlarının sadece tahtadan kulübelerden değil, aynı zamanda idealleri ve devrimci ateşi alevlendiren ruhlardan inşa edildiğini gösteriyor. O’nun hikâyesi, devrimci bir rüyanın sahnelendiği gerçek dünyada, yaratıcılığın, inancın ve değişimin gücünü yücelten bir anıt olarak var olmaya devam edecek.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir