Pedro Almodovar’ın son filmi The Room Next Door / Yandaki Oda, Tilda Swinton ile Almodovar’ı The Human Voice / İnsan Sesi filminden sonra tekrardan bir araya getiriyor. İki İngilizce orta metraj filmin ardından yönetmenin uzun metraj ilk İngilizce olan film, ülkemizdeki prömiyerini Filmekimi’nde gerçekleştirdi. 1 Kasım Cuma günü gösterime giren film, yıllardır görüşmeyen iki dostun ölümle tekrardan kader birliğine gitmelerini ele alıyor. Julianne Moore ve Tilda Swinton, yıllanmış dostluğu, ölüm anksiyetesini oyunculuklarıyla fazlasıyla yansıtıyorlar. Almodovar da kendine özgü renk paletleri, karakterlerin doğanın içerisinde olmaları ve geçmişle hesaplaşmaları gibi motifleşen unsurları ustalıkla işlemeyi sürdürüyor.
Ölüm Bizi Ayırana Dek
Film, Sigrid Nunez’in What Are You Going Through adlı romanından uyarlama bir senaryoya sahip. Başarılı bir roman yazarı olan Ingrid, yıllardır görüşmediği eski dostu Martha’nın kansere yakalandığı haberini alır. Diğer dostlarından ret cevabı alan Martha, Ingrid’den bir ricada bulunur: Kendisi kanserle boğuşmak istemez. Dark web mecralarından temin ettiği ilacı kullanarak yaşamına son vermek ister. Bir dağ evine, insanlardan uzak bir şekilde Ingrid’in yan bir odada ölümüne eşlik etmesini ister. Ingrid tereddüt etse de Martha’nın isteğini kabul eder.
Film, ötanazi, intihar gibi konuları tıpkı romanın yazarı gibi korkmadan ama şefkatli bir şekilde ele alıyor. Martha’nın sağlığı kötüleşirken Ingrid’le olan dostlukları da giderek kökleşir. Sadece Martha’nın değil, Ingrid’in de yaşam ve ölümü sorgulamasına da yol açar. Ölüm konusunu ele alınca Georges Bataille’dan bahsetmek olmaz. Bataille, insanların toplum içerisine üreme, ritüeller vasıtasıyla süreksiz varlıklarını idame ettirdiğinden bahseder. Ölümün iste insan varlığının sürekliliğini sağlamak açısından elzemdir. Ölümün, toplumsal normlardan, yasaklardan ve egodan azade bir durum olduğundan söz eder. Martha da kendisine toplumun atadığı normlardan, ki filmin bir kısmında “İnsanlar benden savaşmamı istiyorlar. Ben artık savaşmak istemiyorum.“, diye serzenişte bulunur, uzaklaşmak ister. Kendi süreksiz varlığını sürdürme isteğinden feragat eder.
Buna karşı Ingrid ise içinde bulunduğu toplumun çarklarının işlemesi adına kendini hayata adar. Spor salonuna yazılır. Martha ile ortak arkadaşı olan bir erkekle tekrardan iletişime geçer. Martha’nın öldüğü bir senaryoda buna kuarak tepki gösterir. Bu tepki toplumun ölümü dışlamasının bir iz düşümüdür. Ancak, Martha şık kıyafetini ve makyajını yapmış bir şekilde ölüme doğru gider. Ölümü kucaklar. Almodovar’ın son dönem filmlerinde tekrarlayan ölüm teması, seyirciyi rahatsız etmekten ziyade ölüme şefkatli bir yorumlamayla düşündürüyor.
Yaşam ve Ölümün Renkleri
Almodovar, The Room Next Door filminde kırmızı, mavi, kahverengi ve yeşil renklerini sıklıkla kullanıyor. Yeşil rengi, bilhassa Martha’nın ölüm ile kurduğu ilişkide öne çıkan bir renk halini alıyor. Ortaçağ İngiliz edebiyatında şiirlerde yeşil renginin ölümü simgelediğini hatırlarsak, bu filmde de yeşil rengini ölümle ilişkilendiriyor. Kahverengi ise Martha ile Ingrid’in kaldıkları doğa evinde sürekli tekrarlayan bir renk. Yerleşikliği ve doğayı sembolize ediyor. Bir anlamda insanın nasıl köklerine dönüyorsa Martha ve Ingrid de kendi dostluklarının köklerine dönüyorlar. Mavi ise filmde belirsizliğin ve depresyonun nüksettiği sahnelerde yerini alıyor.
Dolayısıyla filmde bu renkler zıtlıkları resmetse de kendi aralarında yaşam ve ölüm dengesini de kuruyorlar. Renkler, ölümü karanlık bir yerde konumlandırmaktansa bir döngünün parçası olarak yansıtıyorlar. Filmde, ayrıca Martha’nın yıllardır görüşmediği kızının da Tilda Swinton tarafından canlandırıldığını söylemekte fayda var. Kızının renk paletleri kırmızı, beyaz ve gri etrafında şekilleniyor. Renk paletini gözümüzün önünde canlandırdığımızda anne ve kızın zıt renk gruplarında konumlandırıldıklarını görürüz.
Bütünüyle The Room Next Door, ölüm, ötanazi, intihar gibi kavramları dostluk çerçevesinde fakat romantik olmayan bir şefkatle Almodovar’ın karakteristik üslubuyla ele aldığı bir film olarak karşımıza çıkıyor.
1 Kasım’da gösterime giren The Room Next Door‘un fragmanını aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz: