‘Sarı Sıcak’ 1 Aralık’ta Gösterime Girecek!

Yazan: Gamze Çakan

Yönetmenliğini Fikret Reyhan’ın yaptığı, başrollerini Aytaç Uşun ve Mehmet Özgür’ün paylaştığı, yılın ödüllü filmi ‘Sarı Sıcak’, 1 Aralık’ta gösterime giriyor.

Festival yolculuğu halen süren ve en son Moskova Film Festivali’nden En İyi Yönetmen ödülünü alan ‘Sarı Sıcak’, İstanbul Film Festivali’nden de En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu başta olmak üzere 4 ödülle birlikte dönmüştü!

Adını, Yaşar Kemal’in aynı adlı ilk hikâye kitabından alsa da Fikret Reyhan’ın orijinal senaryosuna dayanan film, kendilerine ait tarlalarında geleneksel yöntemlerde direnip hayata tutunmaya çalışan göçmen bir ailenin, farklı bir gelecek hayalini kuran ve kaderini kendi ellerine almaya çalışan oğulları İbrahim’in sarsıcı hikâyesini konu alıyor.

Festival yolculuğu devam eden ‘Sarı Sıcak’, uluslararası prömiyerini yaptığı 39. Moskova Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü almış; Nisan ayında gerçekleşen 36. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Yarışma’sında Altın Lale En İyi Film dahil olmak üzere En İyi Erkek Oyuncu (Aytaç Uşun), En İyi Görüntü Yönetmeni (Marton Miklauzic) ve En İyi Kurgu (Ömer Günüvar, Fikret Reyhan) dallarında ödülleri toplamıştı.

Nizamettin Reyhan ve Nuriye Bilici’nin yapımcılığında gerçekleşen ‘Sarı Sıcak’ın başrollerini ise; yakın zamanda ekranlarda ‘Çukur’ adlı dizide izleyeceğimiz; ilk sinema filmi ‘Silsile’ ile Adana’da Umut Veren Genç Erkek Oyuncu seçilen, ‘Sarı Sıcak’ ile de İstanbul’dan En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan Aytaç Uşun ve ‘Kollama’, ‘Muhteşem Yüzyıl’, ‘Suskunlar’, ‘Masum’, ‘İçimdeki Fırtına’ gibi televizyon dizilerinin yanı sıra ‘Tepenin Ardı’, ‘Ertuğrul 1890’, ‘Abluka’ filmlerinin usta oyuncusu Mehmet Özgür paylaşıyor.

FikretReyhan_SariSicak_03

‘Sarı Sıcak’ı yazıp yöneten Fikret Reyhan, filmiyle ilgili olarak şunları söyledi:

“İnsan, kırklı yaşlarına geldiğinde kendisiyle ilgili değerlendirme, hatta kendisiyle bir hesaplaşma yaşıyor. Bütün yaşadıklarını, yaptıklarını ve yapamadıklarını gözden geçiriyor. Mesela, çocukluğumun tozlu anılarını kurcaladıkça içim daha bir acıyor şimdilerde…

Gençlik dönemlerinde yörenin en iyi sebze tarımını yapan babam ile amcamın son dönemleri geliyor aklıma… Bir kaç yıl içinde işleri tamamen kötüye gitmiş, borçlandıkça borçlanmış, otuz senede kazandıklarını üç sene içinde kaybetmişlerdi. Ne babam, ne amcam, ne de biz çocuklar bu kötü gidişe anlam veremiyorduk. Annem ve yengem bu durumu uğursuzluk sayıyor, ortadan kalksın diye durmadan tütsü yakıp dualar okuyorlardı.

Rahmetli amcam ise farkında olmadan ailecek bir günah işlediğimizi ve Tanrı’nın ailemizi cezalandırdığını düşünüyordu. Onun için etrafındaki bütün iyi insanlar gitmiş, yerlerine daha kötüleri gelmişti. Babam, yaşadıklarımızı kabullenip, akrabalarının en fakiri olmayı göze alarak ailesini topladı ve memlekete döndü. Ama amcam çok gururluydu… Ne kendi gitti, ne ailesinden birinin gitmesine izin verdi. Hatta gitmek isteyen küçük oğlunun yolunu çok sert bir şekilde kesti.

Küçük insanların küçük hayalleri olur. Çünkü dünyası da küçüktür. Amcamın küçük oğlu da sadece tır şoförü olmak istiyordu. Belki sadece gitmek, belki babasının baskısından kaçmak, belki de kendisinin efendisi olacağı daha özgür bir hayat istiyordu.

İşte hayatımın bu dönemine yeniden dönmek, üzerinde düşünmek, ailemizin hikayesini anlatma ihtiyacı hissettirdi. Dönüşen üretim ilişkilerinin kendilerini nasıl bitirdiğini anlamayan ve değişen üretim araçlarına adapte olamayan ailemi belki de kendimi daha iyi tanıyabilmek adına hikayeleştirdim.

Kırk senedir geleneksel yöntemlerle sebze tarımı yapan amcam için yüksek sera, damlama, yağmurlama gibi yeni üretim kavramları çok yabancıydı. Zaten feodal yapısına uygun olarak değişime de hiç açık değildi. Ve sonuç maalesef kaçınılmazdı.

Bu günden ve bu yaşımdan bakınca o gününün resmini daha net görebildiğimi sanıyorum. Oysa çocukluk biraz da her şeye kanmak, inanmak değil midir? İşte o çocukluğa, o her şeyin mümkün olduğuna inanan çocukluğa dönmek, o çocuğun hikayesini anlatmak, onu yeterince anlarsam bugün kendimi daha çok anlayabileceğimi düşünmek beni ‘Sarı Sıcak’ı yapmaya iten duygudur.

‘Sarı Sıcak’, amcamın oğlunun tır şoförü olma hayalini gerçekleştirmek için verdiği mücadeleyi anlatırken, aynı zamanda yukarıda bahsettiğim üretim ilişkilerinin değişmesine paralel olarak sermayenin de el değiştirmesi ve bu değişimden etkilenen insanların hikayelerini de anlatmak amacındadır.”

‘Sarı Sıcak’, 1 Aralık’ta Başka Sinema dağıtımıyla gösterime girecek.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir