Robotların Kahve İçtiği Sakin Günler: “Yokohama Shopping Log” Filminin Türsel Eleştirisi

Yazan: H.P. Çılgın

Önsöz

Hitoşi Aşinano’nun aynı adlı mangasından uyarlanan “Yokohama Shopping Log” (ya da Japonca aslından “Yokohama Kaidashi Kikou“), Takeşi Anno’nun yönettiği post-apokaliptik bir anime filmidir. Tipik post-apokaliptik eserlerin pesimist ve karanlık şehirlerinin aksine oldukça sakin ve kırsal bir bölgede geçen film, karakterleri ve sinematografisiyle de izleyiciyi filmin evrenine başarıyla çekiyor. 1998 çıkışlı bu filmin ana karakteri, neredeyse kimsenin uğramadığı bir tepede kafe işleten insansı bir robot.

Her Şeyi Başlatan Unsur

Filmin açılış sekansında, ana karakterimiz olan yeşil saçlı robot Alpha Hatsuseno’yu (Hekiru Şiina) filme adını veren Yokohama’da alışveriş yapmakta. Alışveriş montajında çalan hafif akustik müzik ile beraber Alpha o güne kadarki durumunu özetliyor. Kafenin asıl sahibi Bay Hatsuseno isimli bir insan ve filmdeki olayların başlama tarihinden birkaç yıl öncesinde kafeyi Alpha’ya emanet ederek tek başına bir geziye çıkıyor. İzleyici, Bay Hatsuseno karakterini hiçbir şekilde görmüyor ve duymuyor. Alpha’nın hayatını değiştiren şey ise uzun süre sonra kendisine gelen bir kargo. Bay Hatsuseno’nun Alpha’ya gönderdiği bu kargonun içinde bir fotoğraf kamerası ve bir de mesaj vardır: “Uzun bir süre daha geri dönmeyeceğim ama benim için endişelenme. Dışarı çık ve etrafındaki dünyayı gör. Senin için bir günlük zaman da on yıllık zaman da herhangi özel bir anlam taşımayabilir. Fakat bir gün sen de bağrına basabileceğin hatıralarının olmasını isteyeceksin. Bu yüzden sana bu kamerayı gönderiyorum. Hatıralarını tüm canlılığıyla kaydet diye. Kendine iyi bak.”

Post-Apokaliptik Dünyada Hayat

Tipik bir post-apokaliptik film, insanlığa ve geleceğe oldukça pesimist yaklaşır. Bu tarz filmlerin anlattığı evrenlerin iç karartıcı olmasına ek olarak karakterlerin de hayatta kalmak için savaşmaları gerekmesi oldukça sık görülür. Fakat “Yokohama Shopping Log” evrenindeki Japonya’da bunların hiçbiri görülmez. Bu evrenindeki Japonya, uzak bir geçmişte ne olduğu belirsiz bir ekolojik facia yaşıyor ve şehirlerinin bir kısmı seller altında kalıyor. Robotlar ve uzak geçmişteki o ekolojik faciayı atlatmış insanlar; bulundukları durumu tamamen kabullenmiş bir halde, zamanın yavaş geçtiği kırsal bölgelerde hayatlarına devam etmekte. Bu ekolojik facianın ne olduğu, insanların neden robot ürettiği gibi çeşitli soruların cevapları filmde açıklanmıyor. Bu tercih, izleyicinin bu soruların cevapları için beyin fırtınası yaparak filmi aktif olarak izlemesinin yolunu açıyor.

Ekolojik felakete rağmen hala yaşamaya devam eden insanların, birçok Hollywood filminde de görebileceğimiz gibi herhangi bir savaş haline gelmemesi izleyiciyi düşündürüyor. İnsanların felaketler sonrasında beraber ve huzurla yaşamaya devam edebileceği fikri, özellikle deprem gibi doğal felaketlerin etkilerinin büyük olduğu veya korona virüs pandemisi gibi tüm dünyayı etkileyen tehlikelerin olduğu günümüzde daha da önemli ve umutlu bir mesaj veriyor.

Bir Hikâye Yapısı Olarak Kişoutenketsu

Film, özünde geleneksel bir öykü yapısı barındırmıyor. Düğüm ve çözüm aşamalarını görmezden gelen bu eser, Batılı hikâye anlatısı yapısına göre sadece serimden ibaret. Ancak bu filmin yapısını klasik Doğu Asya edebiyatında görülen “kişoutenketsu” ile incelemek mümkün.

“Kişoutenketsu” anlatı yapısı, 3 perdeli anlatımdan farklı olarak 4 parçadan oluşuyor: Giriş, ilerleme, beklenmeyen olay ve sonuç. Batılı hikâye anlatısı belli bir çatışma üzerine kurulurken kişoutenketsu’da herhangi bir çatışma bulunmaz ve dolayısıyla kazanan veya kaybeden bir taraf da olmaz. İlk iki parça olan giriş ve ilerleme, 3 perdeli yapıda birinci perdeye denk gelir. Beklenmeyen olay parçasında o ana kadarki hikâye ile alakasız görünen bir olay olur. Bu olayın aşırı seviyede büyük ve çarpıcı olması gerekmez. Sonuç parçasında da bu alakasız görünen kısım ilk iki parçaya bağlanır ve bütün tamamlanır. Bu anlatı türüne örnek olarak bir klasik dönem Japon şairi olan Sanyou Rai’nin bir şiirini inceleyebiliriz.

Osaka’nın Honmaçi bölgesinden İtoya’nın kızları. (Giriş – ki)
Büyük kızı 16, küçüğü 14 yaşında. (İlerleme – şou)
Tarih boyunca komutanlar düşmanlarını ok ve yayla öldürdü. (Beklenmeyen olay – ten)
İtoya’nın kızları da bakışlarıyla öldürür. (Sonuç – ketsu)

Filmin ilk beş dakikası içinde karakterler ve karakterlerin bulunduğu evren tanıtılıyor. Geri kalan süre ise günlük hayattan manzaraları işleyen kesitlerden oluşan bir antoloji filmi olarak da değerlendirilebilir. Kesitlerin bazılarında ufak tefek beklenmeyen olaylar görülür ve o olaylar sonunda ana hikâyeye bağlanır. Filmdeki karakterlerin hiçbirinin herhangi bir kaygısı yok ve oldukça basit bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Kişoutenketsu yapısına güzel bir örnek olarak filmdeki “Rüzgâr Esiyordu” isimli bölüm verilebilir. Bu bölümde ana karakter Alpha’nın kendisi için bir bardak kahve yapması bir tam gün sürüyor ve bölümün içeriği de sadece bu aksiyonu tasvir ediyor. Bölümde uzun çekimler ve rüzgâr sesleri ön planda olurken Alpha’nın replik sayısı minimumda tutuluyor.

Düşük Bütçeyle Harikalar Yaratmak

Film, hem görsel hem de işitsel olarak bütçesinin az olduğunun farkında. Filmde diyalog da monolog da oldukça az. Dakika başına ortalama altı kısa repliğin düştüğü bu filmde, herhangi bir kelimenin söylenmediği ve sadece ambiyans seslerinin olduğu sekanslar dakikaları bile bulabiliyor. Buna ek olarak filmin düşük animasyon bütçesi bariz olsa bile yönetmen bunu avantajına kullanmayı başarabilmiş. Karakterlerin hareketleri minimumda tutulurken arka planlar da sık sık tekrar kullanılıyor. Fakat bu durum, filmi negatif olarak etkilemek yerine karakterlerin bulunduğu evrenin sakin ve dingin durumunu daha da vurgulamasında yardımcı oluyor. Hong Konglu yönetmen Wong Kar-wai’in 2000 çıkışlı “Aşk Zamanı” filmindeki uzun çekimleri anımsatan arka plan tekrarları ve sakin sahneler izleyicide terapi etkisi uyandırıyor. Japonya’ya özgü bir tür olan “İyaşikei (iyileştiren sakin tarz)” usulüne uygun olan bu artistik tercihler, eserin aslında post-apokaliptik bir bilim kurgu filmi olduğunu unutturacak türden bir etki bırakıyor.

Türünün Diğer Örneklerinden Farklı Mekân ve Işık Tercihleri

“Mad Max”, “Blade Runner” veya “Resident Evil” gibi çeşitli post-apokaliptik film serilerinin aksine “Yokohama Shopping Log” filminin renk tercihleri de türünün tipik örneklerinden farklı. Arka planda yemyeşil ağaçları ve masmavi denizine ek olarak karakter tasarımlarındaki renk paletleri de pastel renklerden oluşuyor. İç ve dış mekandaki tüm ışıklar da ne “Mad Max” serisindeki gibi kavurtucu ve sapsarı ne de “Blade Runner” serisindeki gibi iç karartıcı ve yapay. Güneş ışığı ve ay ışığı bu filmin ana ışık kaynaklarından.

Kamera veya: Nasıl Kaygılanmayı Bırakıp Anı Yaşamayı Sevmeyi Öğrendim

Sakinlik ve yavaş akan zaman temalarına ek olarak filmde kendisine yer bulan diğer bir konu ise anı yaşamak ve küçük şeylerle de mutlu olabilmek. Bu alt metni aslında Bay Hatsuseno’nun hediyesinin yanındaki mesajda da görmek mümkün. Daha ilerleyen sahnelerde ise Alpha, kamerayı ilk kez eline aldığında “Hiçbir sahne gereksiz değil. Kameradaki 300 poz kesinlikle yetmeyecek,” diye düşünmesine rağmen dışarıya çıktığında bir türlü fotoğrafını çekmeye değer gördüğü bir manzara bulamaz. En sonunda akşamüstü sokak lambalarının gölde yansıma yaptığı sahnenin fotoğrafını çekmek ister, fakat deklanşöre basmaz. Güneş tamamen batana kadar sadece manzarayı izler. Eve dönüş yolunda ise kameradaki poz sayısının aslında düşündüğü kadar az olmadığını, o gün içinde gördüğü manzaraları geçmişte gördüklerine kıyasla daha detaylı hatırlayabildiğini ve aslında etrafı dikkatli izlediği sürece “anı tekrardan yaşayabileceğini” fark eder. Bu sekanstan sonraki sahnelerde, kamerasını daima yanında taşımasına rağmen çektiği fotoğraf sayısında büyük bir artış olmaz. Bunun yerine etrafındaki dünyayı daha dikkatli gözlerle izlemeye, kendisini olabildiğince anın içinde tutmaya çalışır. Bu basit ve sade geçen günlerinde de kahve içmek gibi ufak şeyler sayesinde mutlu olmaya devam eder. Alpha’nın facia sonrası dinginleşen dünya hakkında “Zamanın alacakaranlığa girip kalmasının bu kadar huzurlu olacağını hiç düşünmezdim,” diye düşünmesi de aksiyonlarını destekler niteliktedir. Tıpkı kişoutenketsu yapısındaki gibi; mutlu olmak için büyük bir kötüyü yok edip kahraman olmak gerekmez, bazen mutluluk sadece bir bardak kahveyi hazırlarken geçen zamandadır.

Sonsöz

Türünün tipik birçok örneğinden hem sinematografik hem de içerik olarak oldukça ayrılan ve diğer post-apokaliptik eserlerin aksine facialara rağmen pozitifliği içinde barındıran “Yokohama Shopping Log” filmi, izleyicileri post-apokaliptik türünün en bilinen klasik eserlerini de farklı bir gözle incelemeye teşvik ediyor. Görsel ve işitsel olarak oldukça minimal olan bu film, izleyicileri duygusal olarak “iyileştirirken” zihinsel olarak da daha pozitif bir bakış açısına yönlendiriyor. Sadece 58 dakika süren bu orta metraj film, orijinalliği ile hem bilim kurgu sinemasında hem de animasyon medyumunda övgüyü hak ediyor. Alpha’nın sevimli karakterinden uzun çekimlerdeki estetik görüntülere kadar birçok yönüyle izleyiciyi içine çeken bu filmi, herkese (yanında bir bardak kahve ile) tavsiye ediyorum.

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir