Atıf Yılmaz Sinemasında Feminizm ve Atıf Yılmaz’ın Başkaldıran Kadınları

Yazan: Berna Balkaya

Atıf Yılmaz, ilk sinema yıllarında olmasa da 80’li yıllarda kadın filmleri yönetmeni olarak anılır. Kimlik arayışı içerisine girmiş olan kadınların toplum içerisindeki mücadelelerini ve sorunlarını filmlerine taşır. Toplumun, kadına atfettiği anlamaları irdeleyerek, kadın olmanın toplumdaki yerini anlatır. Atıf Yılmaz’ın 80’li yıllardaki sinemasında çoğunlukla kendine biçilen rolleri reddeden ve kalıpların dışına çıkarak kalıpları yıkan kadınları izliyoruz. Toplumsal cinsiyet bağlamında incelediğimiz zaman kadının yeri genel olarak evidir ve kadın evinin içine hapsedilmek istenmektedir. Türk sineması tarihine baktığımızdaysa yapımların çoğunda bu ip kadınlar göze çarpmaktadır. Atıf Yılmaz’ın feminist sinema döneminde gördüğümüz ise kadının obje boyutundan özne boyutuna taşındığıdır. Atıf Yılmaz aslında bir nevi filmlerinde kadınlara yeniden birey olma alanı sunuyor.

Çoğu zaman eril dile yenik düşen sinema ve eserlerinin yanında Atıf Yılmaz’ın yaptığı şey elbette fazlasıyla cesurdur. Sinemada, özellikle de Türk sinemasında kadın tek başına bir birey değil de erkek egemen kuralların boyunduruğu altında varlığını sürdürebiliyormuş gibi görünür. Hatta birçok sinema filminde kadın başrol olmasına rağmen muhtaç bir birey gibi görünmekten kurtulamamıştır. Atıf Yılmaz’ın özellikle 80’li yıllarda çektiği filmlere baktığımızdaysa bunu yıkan bir üslubu olduğunu görüyoruz. 1980 öncesi dünyada da aynı problemler gözlemlenirken 80’li yıllarla birlikte bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Kadın evinden çıkmayan muhtaç bir birey gibi resmedilirken bir değişim rüzgarı esmiş ve sinemada kadın özgürleşmeye başlamıştır. Dünyada meydana gelen bu etkiyi ise 80’li yıllarda Türkiye’de çekilen dilmler arasında en iyi Atıf Yılmaz’ın filmlerinde gözlemliyoruz.

Atıf Yılmaz

80’li yıllara kadar Türk sinemasında iki tip kadın gözlemlenmekteydi; evine sadık dizginlenebilir, buyruklar altında yaşayan bir ev kadını modeli ya da bunun tam karşısında duran seks düşkünü, yuva yıkıcı ve vamp kadın formu. John Berger kadının sinemadaki konumunu şu şekilde özetler: “Sinemada tüketimi sağlayan etkin hedef kitle genellikle erkektir. Kadın ise erotik bir nesne olarak edilgen bir şekilde sunulur. Bu yüzden bu filmler kadın bedeni üzerine inşa edilerek erkek mutlu edilir. Kadın, seyredilmenin hazzını yaşarken, erkek ise onu seyrederek bu hazzı alır.” Atıf Yılmaz sinemasında hem buna çok yakın bir doku buluruz hem de buna başkaldıran bir tavır. Atıf Yılmaz 80’li yıllarda çektiği kadın filmlerinde ise sinemada utanç duyulacak kadın figürüne özgürlüğünü geri vermiştir. Kadının kendi kendine cinselliği keşfettiği “Yılmaz” filmlerinde kadın kendi özgürlüğünü de izleyiciye kabullendirmiştir.

Atıf Yılmaz’ın 1986 tarihli “Asiye Nasıl Kurtulur” filminde yine kadının bir obje olması ve bedeni üzerinden sömürülmesi ekseninde ilerleyen fakat isyan eden bir yön görürüz. Ev kadını temasının karşısında duran Asiye ve “onun gibiler” yine erkeğin haz nesnesi olarak görünmektedir. Yeşilçam döneminde aynı zamanda şehirli kadın çoğunlukla kötü kadın olmanın karşılığıydı. Bu şehirli kadın, köyünden ya da kasabasından ayrılan kadının saflığını yitirmesini temsil ediyordu. 1984 yapımı “Dağınık Yatak” filmine baktığımızda ise Atıf Yılmaz’ın erilliği sorgularken yine kadın bedeni üzerinden ilerlediğini görüyoruz. Filmin kadın karakterleri toplumsal normların dışında ve güçlü olmasına rağmen kısmi olarak yine de mağdur kimliğine bürünüyor.

Atıf Yılmaz

“Dul Bir Kadın” filminde ise güçlü ve yalnız bir anneyi izliyoruz. Etrafı tabiri caizse akbabalarla dolu bu kadın, aradığı aşkı tek bir erkekte buluyor. Bir süre sonra ise bu adam tarafından sürekli ötelenen Suna karakteri en sonunda sevdiği adam tarafından namuslu kadın ayağına yatmakla ama gerçekte öyle olmamakla suçlanıyor. Sinemada çoğu zaman kadın kahramanlar kendilerine çevirilen arzu dolu bakışlara karşılık veremez. Yalnızca bir cinsel obje olarak görülen kadın burada sıkışıp kalmıştır.

Dul Bir Kadın filminde Ergun karakteri Suna’nın fotoğraflarını çektikten sonra “obje parlaksa fotoğraf güzel çıkar” diyerek kadını bir nevi sadece izlenecek bir obje olarak değerlendirir. Kadının obje konumunun bu kadar açık bir şekilde dile getirilmesi ise masada oturan diğer feministler tarafından tartışma konusu edilir ve bizler Türk sinema tarihinin feminizm ekseni etrafında gezinen en güzel sahnesini izleriz.

Duygu Asena’nın romanı Kadının Adı Yok‘u ise Atıf Yılmaz 1988 yılında sinemaya uyarlamıştır. Kitabı korkusuzca izleyiciyle buluşturan Yılmaz, yine kadınların güç ve cinsiyetçi denge içerisinde nasıl savrulduklarını cüretkar bir şekilde anlatmıştır. Sürekli en sahibinin tatsız yorumlarına maruz kalan Işık karakteri filmin sonunda çırılçıplak daktilosunun başına oturarak bütün normlara karşı gelişi simgelemiştir.

Atıf Yılmaz

1986 yapımı “Aaaahh Belinda” filminde ise Atıf Yılmaz, kadın cinselliğinin ürün satma gücünü vurgular. Reklam çekimi sırasında gördüğümüz yönetmen, oyuncusu Serap’a saçını yıkarken işin içine biraz cinsellik katmasını ve kadınsılığını ön plana çıkarmasını söyler. Bunun üzerine Serap, saçlarına daha büyük bir hazla dokunarak bunu izleyiciye geçirmeye çalışır. Burada Serap bir nesne konumuna indirgenmekte kapitalist düzende yine bir satış aracı olarak gösterilmektedir. Birçok Atıf Yılmaz filmindeki sevişme sahnelerinde erkeklerin kısmen de olsa giyinik olduğunu görmemize rağmen kadın karakterler hep çıplaktır. Kadın bedeni ile erotizmin vurgulanması istense de diğer açıdan Yılmaz, kadının özgürleşmesi sembolü olarak da kullanır bu durumu.

Atıf Yılmaz’ın birden karar verip feminist tabanlı filmler çekmesi ise bir tesadüf değil elbette. Ünlü yönetmen bu durumu şöyle ifade eder: “Kadınların erkeklere göre daha zor hayatlar yaşamaları, değişen ekonomik ve toplumsal koşullar nedeniyle kadının hayattaki yerinin de değişmesi.” Yani kısacası büyük usta yaptığı önemli gözlemler sonucunda rotasını bu tarz filmlere çevirir. Atıf Yılmaz elbette feminizme yaklaşımıyla kalplerimizi fethetti ama bu filmleri hayata geçirirkenki yardımcılarını da unutmayalım. Buradan Müjde Ar, Lale Mansur, Nur Sürer ve bütün Atıf Yılmaz’ın güçlü kadınlarına selam olsun!

Kaynakça:
Feminist Kuram Perspektifinden Atıf Yılmaz / Academia
Sinemada Eril Söylem ve Atıf Yılmaz Filmleri / Dergipark
Atıf Yılmaz Sinemasında Kadının Sunumu / TSA
Sinemada Kadının Kimliği / Evrensel

1 yorum

hazel 08 Ekim 2020 - 20:44

ah atıf yılmaz filmleri diye bir gerçek var.. en iyi filmlerini bizle paylasmissiniz emeğinize sağlık. gece melek ve bizim çocuklar filmi de süperdi

Cevapla

Yorum Yapın

Bunlar da İlginizi Çekebilir